Archive | İnsan Kaynakları – HR – Yetenek Yönetimi RSS feed for this section

Her Yönetici İK’cı olacak derken, her İK’cı finansçı oluverdi…

6 Dec

Bir önceki sayıda, “Artan Hayat Pahalılığı Çalışanları Nereye Doğru Sürüklüyor?” başlığı altında mevcut hayat koşullarının, çalışanların kariyerleri ile ilgili tercihlerini nasıl şekillendirdiğini mercek altına almıştık. Bu yazıda ise, gelin konuya şirketler perspektifinden bakalım.

Kartlar yeniden dağıtılıyor…

Malum, 2022’nin son dönemine iki konu damgasını vurdu: Asgari Ücret ve EYT düzenlemesi. Asgari ücretteki artış %55’e yakın gerçekleşti. 2022 Ocak ayına göre artış ise %94’ü buldu. T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın açıklamalarına göre ülkemizde hali hazırda asgari ücret ile çalışanların oranı toplam işgücünün %37’sini oluşturuyor ve bu oran başka ülkelere kıyasla bir hayli yüksek. Bu nedenle konu iyice hassas hale geliyor. Ayrıca asgari ücret, şirketlerde genel ücret seviyesini de belirleyen ana faktörlerden biri. Son dönemlerde yapılan projeksiyonlar genel ücret seviyesi ile asgari ücret seviyesi arasındaki makasın daralma eğilimine girdiğini gösteriyor. OECD verilerini baz alırsak 2017-2021 dönemini kapsayan beş yılın ortalamasına göre bu oran Türkiye için %40. İşletmelerin finansal güçleri, tüm çalışanlara asgari ücrettekine benzer oranlarda zam yapmaları için yeterli olmuyor. Asgari ücretteki artışın bir kısmını muafiyetler vb. açılımlar ile devletin üstlenmesini işverenleri bir miktar rahatlatsa da, maliyetlerindeki ve giderlerindeki artışları fiyatlarına birebir yansıtamayan şirketler için tek başına bu adımlar yeterli değil. 2022 yılı boyunca ara zamlar ile çalışanlarını enflasyon karşısında rahatlatmaya çalışan şirketlerin yılsonu bütçe çalışmaları oldukça hararetli geçiyor. Burada unutulmaması gereken bazı faktörler var: Öncelikle ücrette ve çalışanlara sağlanan diğer faydalardaki artışları sadece enflasyon tetiklemiyor. Terfi, görev değişikliği ve performansın beyaz yaka kanadında önemli etkisi var. İkincisi; şirket aracından sağlık sigortasına, servis hizmetinden yemek ve kreş hizmetlerine başlıca yan hakların şirketlere olan maliyetlerinin tamamında çok büyük artışlara şahit olmaktayız. Ve son olarak iş değişiklikleri epey sık olduğundan, hem ikame maliyetleri artıyor hem de dışarıdan yapılan bu “plan dışı” alımlar, yetenek savaşlarının verildiği rekabetçi bir piyasada kurumların genel ücret skalalarını ister istemez yukarı taşıyor. Farklı ücret araştırmalarının ve piyasadan edindiğimiz bilgilerin bir analizini yaptığımızda, ülkemizde 2022 yılı kümülatif ücret artışının şu an için asgari ücretteki yıllık kümülatif artışa yaklaşık bir seviyede olduğunu gösteriyor ama burada soru işareti, bunun ne kadar daha sürdürülebilir olduğu. 2022’de sıklık ve dönemleri değişkenlik göstermiş olmakla beraber, birçok firma hem baz ücretlerde, hem de bazı yan hak kalemlerinde ara artışlar yaptı; bütçe kalemlerinde kaydırmalar yoluyla prim havuzlarını genişletti, çalışanların avans taleplerini karşılamada daha esnek davrandı, spot bonus ödemeleri yaptı. Tıpkı 2022’de olduğu gibi, 2023’te de yıl içerisinde birden fazla zam dönemi olması bekleniyor. Özellikle birçok şirket yeni yılın ilk zammını Ocak ayı itibariyle yapmış olacak. Brüt ücret modelini benimsemiş şirketlerde çalışanlar için vergi dilimi en düşük ay olduğundan dönemsel bir refah artışı gerçekleşecek.

Masadaki büyük tasa: Boşalan kasa

Peki, çalışanlar bu artışları ve adımları yeterli buluyor mu? Cevap: Net bir şekilde hayır… Özellikle yoksulluk ve açlık sınırlarını, enflasyon oranını bu denklemin içerisine koyduğumuzda birçok çalışanın yaşadığı zorluklar daha iyi anlaşılıyor. Kurumsal hayatta aktif olup farklı kazanç seviyelerine mensup birçok çalışanın aslında geçmişe kıyasla bir refah kaybı söz konusu. Bu yüzden de hayat pahalılığı göz önüne alındığında çalışanlar, işverenlerin karşısına daha talepkar ve farklı beklentilerle çıkıyorlar. Özellikle daha düşük ücret bantları içinde yer alan çalışanlar, gönüllü olarak fazla mesaiye kalıp gelirlerini arttırmaya çalışıyorlar. Bu da yöneticilere verimlilik konusunu sorgulatıyor. Bazı çalışanlar izin kullanmayıp izin paralarını ileride toplu olarak almayı veya sanki bir emeklilik fonuymuşçasına izinlerini biriktirmeyi tercih ediyorlar. Son dönemlerde moda olan banka promosyonlarının çalışanlara dağıtılması, evden ve hibrid modelde çalışanlara bazı genel giderlerde şirket tarafından destek sağlanması, doğalgaz – ısınma yardımları, yeni yan haklar gibi başlıklar ile liste uzayıp gidiyor. Birçok çalışan, eğer şirketleri brüt ücretlendirme ile ilerliyorsa; nete geçilmesini talep ediyor. Bu sayede enflasyonist ortamda hane bütçesi ve kişisel harcamalarını daha iyi öngörüp, daha sağlıklı yönetebileceklerini düşünüyorlar. Yakın zamanda dünyada ve Türkiye’de sıkça konuşulan daha az çalışma yani standart mesai saatlerinin azalması da bir nevi ücrette iyileşme anlamına geliyor çünkü aynı geliri, daha az çalışmak sureti ile elde etmeyi mümkün kılıyor.

Asgari ücret ve maaş artışları cephesinde bu gelişmeler yaşanırken, milyonlarca çalışanı ilgilendiren bir önemli gelişme daha yaşandı ve Emeklilikte Yaşa Takılanlar, ya da daha popüler ismi ile “EYT” konusu sonuçlandı. Bu hakkı kazananlar arasında bir taraftan emekliliklerini alıp çalışmaya devam etmek isteyen, diğer tarafta artık gerçekten emekli olmak isteyen milyonlarca çalışan var. İşverenleri karşı karşıya kalacakları kıdem tazminatı yükü ve deneyimli çalışanlarını kaybetme endişesi sarmış durumda. Herkes oturmuş hesap-kitap yapıyor… Piyasadaki genel yaklaşımı anlamaya çalışıp, pozisyon almaya çalışan firmalar bu türbülansı fazla hasar almadan atlatmaya çalışıyorlar.

Palyatif çözümler mi geliyor?

Bu aşamada gelir ve karlılıklarını önemli düzeyde ve sürdürülebilir bir şekilde artırmış olan görece daha az sayıdaki kurum için en azından kısa vadede önemli bir risk gözükmüyor. Ancak çoğunluk için yönetilmesi oldukça yıpratıcı süreçlerden geçiyoruz. Bütçede personel giderleri kara bir delik gibi dikkat çekiyor. Korkarım ki bu tarz zorlukları yaşayan firmaların palyatif bir takım çözümlere yönelmeleri olası. Bunlardan ilk akla gelenler ise şunlar: İşgücünü azaltmak, şift sayısını azaltmak, daha az sayıda ama yetkin kaynaklar ile çalışmak, kritik işe alımları dışarıda tutarsak alımları ötelemek, daha deneyimsiz daha az yetkin çalışanlarla ilerleme riskini almak, kayıt dışılığı iyiden iyiye yaygınlaştırmak, Türkiye’de yaşamakta olan yabancıları daha uygun koşullar ile istihdam etmek, İzin yüklerini dolayısıyla yükümlülükleri azaltmak, kısmi çalışma modellerini uygulamaya almak, dış kaynak – danışman vb. kullanımlarını değerlendirmek gibi… Görünen o ki, 2023 boyunca bu tarz reaksiyonların sık sık tanığı olacağız. Bu vesile ile herkese daha güzel şeyleri konuşacağımız güzel bir yıl diliyorum…

BİLİŞSEL AYRIMCILIK VE ÇEŞİTLİLİK VE KAPSAYICILIĞA MANTIK TEMELLİ BİR YAKLAŞIM

6 Dec

Günümüzde çeşitliliğin yaş, cinsiyet, inanç, dünya görüşü, etnisite, ırk, engellilik, cinsel yönelim gibi dar ve büyük ölçüde demografik bir alana sıkıştırıldığını; bu tarz demografik verilerin yüzeysel bir çeşitlilik kavramı içine bizleri hapsettiğini; sınırlı bilgilerle duygu ve düşüncelerden ziyade birbirimizi kalıplaştırma veya bir takım varsayımlar üzerinden algılmamıza sebep olduğunu söyleyebiliriz. İş ortamında bu tarz demografik ayrımcılıklardan kaynaklanan o kadar fazla sorun yaşıyoruz ki, bu ayrımcılığı ele alış şeklimizi sığlaştırıyor ve daha büyük tehdide yeterince eğilmemize engel oluyor. Oysa akademik çalışmalar gösteriyor ki; insanlar birbirlerini daha yakından tanıdıkça söz konusu demografik özellikler gitgide daha arka planda kalıyor ve kişilik özelliklerimiz ile değerlerimiz çok daha belirleyici hale geliyor. İş hayatı özelinde çalışma tarzımız, ilişkilerimizi yönetme ve kendimizi ifade ediş şeklimiz gibi unsurları da bunlara ekleyebiliriz. Çalışma arkadaşlarımızın kendimizinkine benzeyen veya farklılaşan özelliklerine tanık olmaya başladıktan sonra zaman içerisinde “derin çeşitlilik” dediğimiz bambaşka bir çeşitliliği deneyimliyoruz. Temelde algılama, düşünme ve uygulama tarzlarımızı yansıtan bu farklılıklara “bilişsel farklılık” ismini de vermekteyiz. Yüzeyde çok benzediğimizi varsaydığımız kişilerle bir tık derine inildiğinde oldukça farklı olduğumuzu, ya da tam tersi; dışarıdan bakıldığında tabir yerindeyse ayrı dünyaların insanları gibi görünsek de bazıları ile ne derece benzeşen özelliklerimiz olduğunu görmemiz için birlikte çalışmak kadar etkin başka hiçbir platform yoktur. Peki, ya benzeşmiyorsak ne olacak? İster yüzeysel, ister derin olsun; esas mesele zaten farklılıklar karşısında nasıl bir sınav verdiğimiz. Ne yazık ki bu konudaki bilinç artmış olsa bile, ne sosyal hayatta; ne de iş hayatında çeşitlilik ve kapsayıcılık dersinden aldığımız notlar parlak değil.

İşte bu nedenle hükümetler, şirketler, STK’lar ve bireyler olarak büyük bir gayretle bir şeyleri değiştirmeye çalışıyoruz. Ancak çeşitlilik ve kapsayıcılığın iş hayatında çoğu zaman “Değerler” üzerinden gündeme getirildiğine ve tartışıldığına tanık olmaktayız. Oysa unutmamalıyız ki, değerler her ne kadar genelleştirilmeye gayret edilse de gerçekte son derece bireysel bir konu ve pratikte başı sonu olmayan bir tartışma çünkü tamamıyle duygularımıza hitap ediyor. Bu yüzden çokça işlenmiş bu perspektif yerine gelin konuya, bu yazıda birazcık da olsa “duygulardan arınmış”, mantıksal bir pencereden bakalım. Ayrıca sadece demografik perspektifle kendimizi sınırlamayıp; bilişsel – yani derin – ayrımcılığı da gözeterek saptamalarımızı yapalım.

Öncelikle iş hayatında heterojen ekiplerin çok daha başarılı olduğunu, çeşitlilik ve kapsayıcılık konusunda yol almış şirketlerin diğerlerinden bariz bir şekilde daha üstün iş sonuçları ürettiğini yıllara sari bağımsız araştırmalardan (Gartner, Great Place to Work, Deloitte, Dünya Ekonomik Forumu (WEF), Harvard Business Review ve daha niceleri…) ve bizzat sahadaki kendi deneyimlerimizden görebilmekteyiz. Bunun elbette ki çeşitli nedenleri var. Bu nedenleri irdelediğimizde, çeşitlilik ve kapsayıcılığın sadece değerler açısından değil; birçok nedenden ötürü şirketlere ve çalışanlara “iyi geleceğini” daha iyi anlamış olacağız. O halde nedir bu sebepler?

  • Çalışanların aşağılanma-dışlanma-taciz-görmezden gelinme gibi sebeplerden kaynaklı kendilerini baskı altında görmek yerine özgür hissedebildikleri, kayırmacılığın olmadığı; kişilere değil yaptıkları işe odaklanılmış adil bir iş ortamının varlığı; yüksek performans ortaya koyabilmelerini sağlıyor. Ayrıca farklı kişilikler bir araya geldiğinde birbirinden değişik fikirler, stiller ve problem çözme yöntemleri denenmiş oluyor; yaratıcılığın önü açılıyor. Gerçek bir işbirliği ve sağlıklı iş ilişkileri böylesi olumlu bir ortamda daha rahat gelişiyor.  Ayrıca genelde aksi bir kanı olsa da, heterojen ekipler karar vermede daha başarılılar.
  • Hem çalışanlar nezdinde, hem de müşteriler tarafından kapsayıcı şirketler rakiplerine göre daha çok tercih ediliyor. Özellikle iş hayatında yeni atılan gençler, karar aşamasında sadece ücret ve kendilerini geliştirme olanaklarına değil; kurumların çeşitlilik ve kapsayıcılık alanındaki konumlarını da dikkate alıyorlar. Tüketiciler ise sosyal bilinç açısından bu alanda hassas davranan şirketlerin ürün ve hizmetlerini alternatiflerine kıyasla daha pahalı oldukları koşullarda bile seçebiliyorlar.
  • Farklı profilde insanlar ile çalışmak; kişisel gelişim için oldukça faydalı. Kendimize benzeyen insanlarla birlikte olmak birbirimizi kolayca anlamak ve yeri geldiğinde “onaylanma duygusu” açısından bir tatmin ve konfor alanı sunuyor olabilir. Ancak yeni şeyler öğrenmek ve gelişmek, farklı bakış açıları kazanmak, yapıcı eleştirilerle iş yapış şekillerimizi sorgulamak ve dönüştürmek, iş atmosferinin tekdüzeleşmesinden sıyrılmak adına çeşitliliğin katkısı bambaşka oluyor.
  • Kapsayıcılık tek yönlü değil. Bunu başkalarına sunmak kadar, onlardan da bunu beklediğimizi göz ardı edemeyiz. Pozisyonlarının kendilerine verdiği güç veya şirkette “çoğunlukta olma” gibi sebeplerle ayrımcılıktan hiç etkilenmeyeceklerini düşünenler çıkabilir. Ancak er ya da geç, herkes bundan muzdarip olabilir. Bu nedenle ayrımcılığa uğramak istemiyor isek; ilk adımı ayrımcılık yapmayarak  ve çeşitlilik-kapsayıcılık üzerine bir kurum kültürüne destek olarak atabiliriz.
  • Yeteneklere ulaşmada, onları motive bir şekilde çalıştırma ve  elde tutmada eşi benzeri olmayan düzeyde zorlandığımız bir dönemden geçiyoruz. Bulduğumuz kişiler bazen yetkinlikler açısından bizleri tatmin etmiyor; beğendiğimiz adaylar ise bizleri tercih etmeyebiliyor. Seçeneklerin böylesine azaldığı bir dönemde; suni sebepler yaratıp katkı sağlayacak yetenekleri elemek veya işe alsak bile içeride barındıramamak kuruma yapılabilecek en büyük kötülükler arasında.
  • Kendi şirketinizde bir nevi homojenlik sağlamayı “başarsanız” bile; kurum olarak çok daha büyük bir ekosistemin ayrılmaz bir parçasısınız. Müşterileriniz, tedarikçileriniz, iş ortaklarınız, altyüklenicileriniz, çalıştığınız finansal kuruluşlar ve diğer dış paydaşlarınızda her türlü insana dokunmak durumundasınız. Bu farklılıkları ortadan kaldıramanız veya yok saymanız mümkün değil.

Farklılıkları şayet tehdit veya rahatsızlık verici olarak değerlendirirsek; huzurla iş yapamayız.

  • Bugün dünyadaki firmaların büyük bir çoğunluğu sadece kendi yerel pazarlarında değil, birçok farklı ülkede ve coğrafyada faaliyet gösteriyor. Oyun alanınız genişledikçe, bambaşka kültürlerde, farklı yaşam tarzlarına ve iş yapış şekillerine sahip insan profilleri ile birlikte çalışıyorsunuz. Fiziki sınırlar yerlerini sanal sınırlara bırakıyor ve bu sanal sınırlar da hem teknoloji, hem de kucaklayıcı bakış açıları ile ortadan kolaylıkla kaldırılabiliyor. Özellikle çokulusulu şirketlerin hem kendi işgüçleri, hem tedarikçileri, hem de müşterileri dünyanın dört bir yanından olduğu için, çeşitlilik ve kapsayıcılığı kurum değerlerinin en önemli parçalarından biri haline getirmede uzun yıllardır bu tarz kurumlar başı çekiyorlar.
  • Çeşitli ve kapsayıcı şirketlerde çalışanları elde tutma oranı ortalamanın çok üzerinde. Sadece bir şirkette çalışılan sürenin uzunluğu değil, bu süre boyunca ne derece motive ve kendini işe vererek çalışıldığı da önemli. Bunu biraz daha açarsak işe gitme isteği, şirketleriyle ve yaptıkları işle ne kadar gurur duydukları gibi bazı temel göstegelerde de bu farkı açıkça görmekteyiz. “Farklı” olmak, değerli olmanın ve kattığı değerin takdir edilmesinin önünde bir engel teşkil etmediğinde çalışanların o şirkete ve yöneticilerine olan güvenleri artıyor.

Görüldüğü üzere çalışma hayatında çeşitlilik ve kapsayıcılığı “samimi” ve “kalıcı” olarak yerleştirmek istiyorsak, öncelikle konsepti belki de en baştan ele almamız gerekecek çünkü cam tavanlara o kadar fazla odaklandık ki; üzerinde yürüdüğümüz çürük zeminler gözümüzden kaçmaya başladı…

İNSAN KAYNAKLARININ GELECEĞİNE HAYAT VEREN YILDIZ: YAPAY ZEKA

6 Dec

2021 yılının sonlarıyda. PY Dergi için “Yapay Zekadan İK’da Faydalanmak: Mayın Tarlasında Altın Aramak mı?” isimli bir makale hazırlamıştım. Aradan geçen zamandaki gelişmeleri değerlendirdiğimde, bu alandaki ilerlemenin tahminlerin de ötesinde gerçekleştiğini görmekteyim. Hatta “Yapay Zeka, İK mesleğinin geleceğini ve bu alanda kariyer yapmaya başlayanların yolculuğunu geri dönülemeyecek şekilde değiştirecek” demekten hiç çekinmiyorum ve bu yolculuğun gidebileceği en son noktayı, tıpkı bu evrenin sınırlarını tanımlamak gibi, açıkçası hayal dahi edemiyorum. Şüphesiz bu tür hayaller kurmak heyecan verici. Öte yandan henüz yapay zekanın İK alanında sunduğu fırsatları değerlendirmenin oldukça uzağındayız. O yüzden dilerseniz öncelikle bu fırsatların neler olduğuna odaklanalım.

Yapay Zekanın iş hayatında kullanımına baktığımızda, güncel araştırmalar İK’nın bir tık geride kaldığını gösteriyor. Ancak sebep kesinlikle potansiyelinin düşük olması değil. Sebep, önceliklendirilme söz konusu olduğunda şirketlerin bu potansiyelin açabileceği kapıları tam olarak görememiş olmaları. Artık bu tablo hızla değişiyor. Yetenek savaşlarının ve ekonomide yaşanan kırılganlıkların ortasında kalan şirketler, İK’yı ana stratejilerinin ayrılmaz bir parçası haline getiriyorlar ve burada AI gittikçe kütlesi genişleyen bir yıldız olarak dikkat çekiyor. Yapay zekanın ve katkısının ne derece gelişebileceği ise otomasyonla bir arada kullanıma bağlı, yani “akıllı otomasyon”a. Tıpkı bir yıldızın doğup, sonrasında gelişirken, helyum ve hidrojen arasındaki ilişki gibi… Yapay zeka, en basit şekilde “İleri makine algoritmaları ile bilişsel konuları, insan gibi düşünerek çözebilme” olarak tariflenebilir. Akıllı Otomasyon ise, Yapay Zeka ve otomasyonun bir araya getirilerek makinaların sıfır ya da kısıtlı insan müdahelesi ile fark etme, kavrama, öğrenme ve harekete geçme becerisi kazanması; sadece basit ve operasyonel işlerin değil; insanın yaptığı gibi akla dayalı içgörüler ve kararların da verilebilmesidir”. Dolayısıyla İK olarak yapay zekanın ışığı, ısısı ve enerjisinden maksimum faydayı akıllı otomasyon sayesinde sağlayabiliriz. Yapılan araştırmalar, kazanımların kayda değer olduğu konusunda mutabık. Bunlardan biri olan Eightfold’a göre AI kullanan İKlar, idari işleri; yapay zeka kullanmayanlara kıyasla %19 daha etkin bir şekilde yürütüyor. AI, sunduğu farklı fırsatlar ve kazanımlar ile İK dünyasında popülerliğini arttırıyor.

Yapay Zekanın İK’da Başlıca Kullanım Alanları

AI, adeta bir yıldız gibi, tüm çevresine hayat veriyor ve adeta kendi “yıldız sistemini” oluşturuyor. Sadece yapılmakta olan şeyleri yapay zeka ile yapabilir hale gelmekten değil; AI sayesinde hiç yapılmamış bazı şeyleri de yapabilir olmaktan bahsediyoruz. Halihazırda, yapay zekadan İK’nın tüm süreçlerinde ama az, ama çok faydalanabiliriz. Bu durum hem İK profesyonelleri, hem yönetim ekipleri, hem de çalışanlar için geçerli. Benim favorim İşe Alım süreçleri olmakla birlikte, şirketlerin strateji ve ihtiyaçlarına göre farklı önceliklendirmeler olabilir. İsterseniz yapay zekanın hangi İK süreçlerinde; kurumlarımıza nasıl katkı sağlayabileceğine dair bazı örnekleri birlikte keşfedelim…

 İşe Alımda AI:

  • Boş pozisyon ve işten ayrılma öngörüsü bazlı aday havuzu oluşturma
  • Otomatik görev tanımı, yetkinlik, iş ilanı oluşturma
  • Kurum kültürü-değerlerinin karara dahil edilmesi
  • Çalışan performanslarını seçim kritelerine yansıtma
  • Özgeçmiş tarama ve filtreleme
  • Aday belirleme, kısa liste oluşturma, kıyaslama
  • Adaya erişim,bilgilendirme, mülakat çizelgeleme
  • Ön izleme/eleme soruları oluşturma
  • Chatbotlar ile senaryo bazlı çevrimiçi mülakat, video mülakat
  • Kişilik envanteri otomasyonu ve adaya özelleştirilmesi
  • İşe alım süre/kalite/maliyetlerini ölçebilme
  • Yeni alım performansı tahminleme
  • Çalışan segmentleri bazında işe alım süreçlerini özelleştirme

Oryantasyonda AI:

  • Yeni başlayanları yönlendirme ve sorularını yanıtlama (Sohbet Botları)
  • Sanal «koçlar» ve «buddy»ler atama
  • Oryantasyon sürecini bir iş akışı olarak yönetme
  • İK politika, prosedür ve uygulamalarındaki değişiklikleri dinamik güncelleme
  • Oryantasyon süreç ve içeriğinin çalışan segmentlerine özelleştirilmesi
  • Tamamlanmamış aktivite hatırlatma

Eğtim ve Gelişimde AI:

  • Çalışanlara özelleştirilmiş eğitimler önerme
  • Dijital eğitimlere yönlendirme
  • Değişken iş profilleri, görev tanımları, yetkinliklerle uyumlu eğitim envanteri oluşturma
  • Yetkinlik açıkları, kariyer beklentileri, performans sonuçları, maliyetler, çalışanların yoğunlukları vb. unsurları dikkate alma
  • Eğitim çizelgeleme, statü takibi ve hatırlatma
  • Geribildirim ve etki-fayda analizleri gerçekleştirme
  • Kişiselleştirilmiş kariyer tasarımı

Performans Yönetimde AI:

  • KPI ve hedef atama
  • Yüksek / düşük performanslı çalışanları tahminleme
  • İK politika ve uygulamalarının performansa yansımasını takip; performans arttırmaya yönelik öneriler sunma
  • Performans sonuçlarına göre gelişim ihtiyaçlarını belirleme
  • Terfi, atama, işten ayırma vb. kararların objektif olarak verilebilmesi

Çalışan Deneyimi ve Elde Tutmada AI:

  • Akıllı anketler ve nabız yoklamaları, gerçek zamanlı geri bildirim, ödül-takdir platformları ile çalışan etkileşimi otomasyonu
  • Persona oluşturma ve analizi
  • Dil detektörleri ile görev tanımlarında ve performans değerlendirmede ayrımcılık tespiti
  • Çalışan tercihleri, tepkileri, sağlık durumları vb. verilerin analizi
  • Ayrılma riski olan çalışanların önceden tespiti
  • Bağlılığını arttırmaya yönelik öngörü edinme
  • Seyahat, çalışma saatleri ve yoğunluğu vb. bilgisi ile esenlik ve performans için önlem alma

İşgücü Planlama ve Bordro Yönetiminde AI:

  • İşgücü ihtiyaç tahminleme, dinamik modelleme
  • Yetenek havuzu ve pipeline oluşturma
  • Bordro otomasyonu

Yardım Masası / Kişisel Asistan Amaçlı Yapay Zeka Kullanım Alanları:

  • Çalışanlara Sesli Sohbet ve Text Mesajları üzerinden soru-cevap
  • Kullanıcı taleplerinin karşılanabilmesi için amacının yorumlanması
  • Tekrarlı işleri ve kalıplaşmış akışları tespit etme-sadeleştirme ve otomatikleştirme
  • E-postalar, etkinlik ve dosyaları yönetme
  • Ajanda yoğunluğu ve e-posta trafiğine göre zaman yönetimi
  • İzin formları, zaman çizelgeleri, masraf beyanları, vize vb. için belge talepleri
  • Çalışanların Self Servis ile özlük verilerine erişimi

Veri Analizinde Yapay Zeka Kullanım Alanları:

  • Yöneticiler için karar vermeyi destekleyici temel İK ve işgücü istatistikleri derleme, analizi ve öneriler sunma (elde tutma, bağlılık-motivasyon, devir hızı, personel giderleri, psikometrik analizler vb.)

Hepimiz yıldız tozuyuz…

Tabii ki, yukarıda saydıklarımıza ek olarak; yapay zekadan İK’da çok basit konular için de yoğun bir biçimde faydalanmaktayız. 2022’den itibaren özellikle şirketlerdeki Organizasyonel Gelişim ekipleri, görev tanımları ve iş ilanları oluşturma; KPI tanımlama, yetkinlikleri modelleme, benchmark gibi konularda sık sık hepimizin bildiği birkaç AI programından yararlanıyorlar. Bu akımdan önce izlenen yol ise; daha çok eski çalıştıkları şirketlerden ve sağdan-soldan, tanıdıklardan elde edilen bilgilerle ilerlemek ve/veya dışarıdan danışmanlık almaktı. Artık daha fazla, daha detay, daha iyi tanımlanmış birçok bilgiye saniyeler içerisinde ulaşabiliyoruz. Tüm bu gelişmeler, hem İK profesyonellerine; hem de bu alanda danışmanlık veren uzmanlara yetkinliklerini dönüştürme anlamında önemli bir sinyal veriyor. “Bir tehdit var mı?” Evet, var… “Bir fırsat var mı?” Ona da, evet… Hem de fazlasıyla evet! Yapay Zekayla rekabet eden kaybedecek, onu en iyi kullanan ise kazanacak. Ben kazanmanın mümkün olduğuna inananlardanım çünkü burada zorlama değil, doğal bir bağ ve sinerji söz konusu. Yeter ki bizler doğru stratejilerle doğru adımları zamanında atalım… Günün sonunda “Periyodik Tablo”da da görebileceğimiz üzere biz insanlar da aynı elementlerden oluşuyoruz. Özünde hepimiz, her birimiz birer yıldız tozuyuz…

“EVİM, GÜZEL EVİM” FİLMİNİ SEYRETTİK. ŞİMDİ “OFİSE DÖNÜŞ” FİLMİ VİZYONDA…

22 Jun

Moda çabuk değişiyor. Daha iki ay önce beyaz yakanın bir numaralı gündemi “Uzaktan / Evden Çalışma” idi. Şimdi ise manşetleri “Ofise Dönüş” süslüyor. Oysa yasal kısıtlamaları bir kenara koyuyorum; bazı sektörlerde işin doğası gereği, bazı firmalarda ise şirket yönetimlerinin tercihi doğrultusunda (ve umarım çalışanların da rızası ve tüm tedbirler alınarak) neredeyse tam gaz eski usul devam etmişlerdi. Özellikle üretimin devam ettiği şirketlerde işlerinin başında olan mavi yakalı çalışanlar. Bir de hibrid modeli uygulayanlar vardı. Bir kısım çalışan şirkete gitmeye devam ederken, bir kısım evden çalışıyordu. Ama tüm gruplar içerisinde en efsanesi, “hibridin hibridi” olarak adlandırdığım grup. Bu grup da aynı hibrid modeli uygulayan şirketler gibi. Tek farkı (ama önemli bir fark), bazı çalışanların bazen ofise gidip, bazen gitmemeleri… İmza atmak veya evrak bırakıp almak için, etrafı kolaçan etmek adına, evden kaçabilmek umuduyla, canları dışarı çıkmak istediği için, iş arkadaşlarını özlediklerinden ve daha türlü türlü sebep ve bahanelerle arada bir bile olsa ofise giden göçebe beyaz yaka grup. Normalleşme rüzgarları ile savrulduğumuz şu günlerde herkesi ilgilendiren öncelikli konu evden çalışanların ofise ne zaman, ne şekilde dönecekleri.

Döneceğiz elbet dönmesine de, hepimizin kafasında aynı sorular dönüyor. O soruların bazıları şunlar:

  • Hastalığı taşıyan birini ofise girmeden nasıl tespit edeceğiz? Ateş ölçer termal kameralar çare olur mu? Peki ya ateşi olmayan ya da daha çok yeni enfekte olmuş kişiler… onları nasıl tespit edeceğiz?
  • Bina yönetimleri ve bizimle aynı binada çalışan diğer şirketler ile uyum ve işbirliği içinde hareket edebilecek miyiz?
  • Misafirlerin giriş çıkışı ile ilgili protokoller nasıl düzenlenecek?
  • Ofiste aynı anda en fazla kaç kişi çalışabilir? Ofise gelemeyenler için evden çalışma politika ve prosedürlerini artık netleşti mi? Acaba beyaz yaka için de farklı shift modelleri uygulanabilir mi?
  • Kat oturum planları, alan ve kapasite kullanımına göre nasıl değişmeli?
  • Şirkette yemek yenilmeye devam edecek mi? Dışarı yemek yemeye çıkılabilecek mi?
  • Sigara içmeye gidip gelen tiryakiler nasıl bir prosedür izleyecekler?
  • 1,5 metrelik sosyal mesafe ve maske takmak kendimizi ve birbirimizi korumak adına yeterli olacak mı?
  • Yakın zamanda seyahat etmiş olan iş arkadaşlarımızla ilgili uygulanacak prosedürler neler olacak? Seyahat ve ilgili risk yönetimi prosedürlerine ilişkin yeni düzenlemeler neler olmalı?
  • İş yeri hekimimizin çalışma şekli ve prensipleri değişecek mi?
  • Binada hijyeni sağlamak ne tür dezenfeksiyon işlemleri neler olacak? Ofisin genel dezenfeksiyonu ile su-sıvı sabun-dezenfektan üçlüsü ile devam mı?
  • Kapı kolları, düğmeler, armatürler, ortak kullanılan mobilya ve yazıcı, kahve – çay makinası gibi eşyalar konusunu nasıl çözeceğiz?
  • Asansörlerde, mutfakta, toplantı odalarında ve diğer ortak alanlarda nasıl hareket edeceğiz?
  • Hastalıkları yaymada en işlevsel alan klimalar konusunda nasıl aksiyonlar almalıyız?
  • Eğer ofisteki-binadaki bir çalışma arkadaşımızda hastalığa rastlarsak, nasıl hareket edeceğiz?
  • Başta toplu taşıma olmak üzere, ulaşımın etkilerine dair neler yapacağız?
  • Şirketimize ait salgına yönelik politika ve uygulamaları, kanunlardaki sık olabilecek yeni düzenlemelerle nasıl dinamik bir şekilde uyumlu hale getirebiliriz?
  • Yüksek risk grubunda olan, ya da yüksek risk grubunda olan biri ile aynı evi paylaşan çalışanlarımız ile ilgili yaklaşımlarımız nasıl olacak?
  • Kişisel tercih olarak evden çalışmaya devam etmek isteyen ve ofise dönmemek konusunda ısrarcı olan arkadaşlarımız ile ilgili uygulamalarımız nasıl olacak?
  • Evden çalışmaya devam edecekler için yemek ve ulaşım masrafları ile ilgili sağlanan faydalar nasıl değişecek ve “yan haklar modeli” nasıl daha fazla esneyecek / kişiselleşecek?

Tabii ki sizlerin aklına daha bu soruların çok daha fazlası geliyordur. Sorularımıza yanıt ararken benim nacizane tavsiyelerim ise şunlar:

  1. Kobaylığa soyunmayın. Biraz bekleyin, başkaları neler yapmış-yapıyor gözlemleyin. Ama bu planlama yapmayın anlamına gelmiyor. Sloganımız: “Planlama atik, aksiyonda sakin”
  2. Özellikle Mart-Mayıs döneminde tamamen ya da kısmen şirketlerine gitmeye devam etmiş kurumlarla temasa geçin. Onların deneyimlerinden faydalanın.
  3. Salgının ülkemizde ve Dünyada genel gidişatını çok dikkatli takip edin. Devlet düzeyinde alınması muhtemel tedbir ve aksiyonları önden tahmin edebilirsiniz.
  4. Müşterileriniz, Çalışanlarınız, Tedarikçileriniz ve İş Ortaklarınızın; yani ekosistemdeki tüm paydaşların seslerine kulak verin. Onların deneyimleri, beklentileri, endişeleri, önerileri çok önemli. Sadece kendi iç sesinize göre hareket etmeyin.
  5. Sadece kısa vadeyi düşünerek hareket etmeyin. Bu düzen tahmin edemeyeceğimiz kadar uzun sürebilir. Planınız mükemmel olmak, her şeyi kapsamak zorunda değil. Ama geleceğe dönük ve uzun bir ufku dikkate alan şekilde hazırlanmasında fayda var.
  6. Maliyetleri iyi hesaplayın, alt alta koyunca kabarık bir fatura çıkabilir. Planlamanızı buna göre yapın ama unutmayın hiçbir şey insan sağlığından daha değerli değil. Dolayısıyla bunun ötesinde bir bedel yok!
  7. İK, Hukuk, Finans ve İş birimleri, yeri geldiğinde dış uzmanlardan da destek alarak olaya bütünsel yaklaşın ve birlikte karar alın. Bu karmaşık bir bulmaca ve işin ehli yöneticiler olarak birlikte çözmelisiniz.
  8. Topyekün bir ofise dönüş yerine küçük adımlar ile başlayabilirsiniz. “Pilot” modelini iş hayatınızda kullanmayı seviyorsanız, işte bunun tam yeri ve zamanı…
  9. Bu herhangi bir taşınma değil. İşin sağlık-psikolojik-yasal-finansal başta olmak üzere bir dolu boyutu var. Üstelik daha önce deneyimlemediğimiz bir şey. Bu yüzden bir proje gibi yaklaşmalı ve değişim yönetimini de hakkıyla planlayıp yürütmeliyiz.
  10. Bir B, hatta C planınız mutlaka olsun. İşler yeniden kötü giderse moral bozmak, panik olmak ve hazırlıksız yakalanmak yok. İlk dönemdeki tecrübelerinizden hareketle, uzaktan çalışmaya kültür-organizasyon-teknolojik alt yapı-siber güvenlik-dış paydaş yönetimi ve İK politikaları açısından hazır olun.

Çalışma hayatında yeni normale ve ofislerimize geri dönüşte fiziken-zihnen ve ruhen sağlıklı bir geçiş olması dileğiyle…

FİKİR LİDERLİĞİ ALANINDAKİ ÇALIŞMALARIM…

4 May

KONUŞMACI VEYA MODERATÖR OLARAK KATILDIĞIM ZİRVE / PANELLER

(Sadece bazılarına yer verilmiştir.)

  • WEBRAZZİ – NEW HR SUMMIT / 25.09.2019 / Konuşmacı
  • HR DERGİ – ÇALIŞAN DENEYİMİ Zirvesi / 13.02.2018 / Konuşmacı
  • HR DERGİ – SEÇME YERLEŞTİRME VE YETENEK YÖNETİMİ Zirvesi / 17.10.2018 / Konuşmacı
  • HR DERGİ – İK-ONOMETR-İK Zirvesi / 15.05.2019 / Konuşmacı
  • HARVARD BUSINESS REVIEW – İnsan Odaklı Dijital Dönüşüm / 28.03.2018 / Konuşmacı
  • HARVARD BUSINESS REVIEW – İK ve Teknoloji: İnsanı Merkeze Koymak / 05.03.2019 / Konuşmacı
  • MARKETING TÜRKİYE – Youth Talks / 07.10.2019 / Konuşmacı
  • ODGERS BERNDTSON – CEOx1Day / 07.03.2019 / Keynote Speaker & Moderator
  • MCT TÜRKİYE &NOW – Business & Tech Week / 8-10.05.2018 / Konuşmacı
  • CROSSOVER – İş Dünyasının Geleceği / 05.09.2018 / Konuşmacı
  • TAİDER – 6. ULUSAL AİLE İŞLETMELERİ ZİRVESİ / 03.11.2008
  • DIGITAL TALKS – İŞ HAYATININ GELECEĞİ / 18.03.2018 / Key Note Speaker
  • DIGITAL TALKS – ALBARAKA TÜRK DİJİTAL KÜLTÜR SOHBETLERİ / 30.10.2019 / Panelist
  • PERYÖN – İNSAN YÖNETİMİ KONGRESİ 2018 / 01-02.11.2018 / Konuşmacı
  • PERYÖN – İNSAN YÖNETİMİ KONGRESİ 2016 / 20-21.10.2016 / Konuşmacı
  • ATO (ANKARA TİCARET ODASI) – Değişen İş Modelleri ve Dijital Çağın CFO’su / 19.12.2015 / Keynote Speaker
  • IFS TÜRKİYE – IFS Gelecek Yatırımcıları Zirvesi / 27.11.2019 / Konuşmacı
  • EDUPLUS – 1. MALİ İŞLER ZİRVESİ ve FİNANS YÖNETİCİLERİ ZİRVESİ / 20.06.2013 / Moderatör
  • EDUPLUS – 2. MALİ İŞLER ZİRVESİ ve FİNANS YÖNETİCİLERİ ZİRVESİ / 19.06.2014 / Moderatör
  • EDUPLUS – 3. MALİ İŞLER ZİRVESİ ve FİNANS YÖNETİCİLERİ ZİRVESİ / 22.10.2015 / Moderatör
  • EDUPLUS – 4. MALİ İŞLER ZİRVESİ ve FİNANS YÖNETİCİLERİ ZİRVESİ / 27.10.2016 / Moderatör
  • EDUPLUS – 5. MALİ İŞLER ve FİNANS YÖNETİCİLERİ ZİRVESİ / 2017 / Moderatör
  • EDUPLUS – 6. MALİ İŞLER ve FİNANS YÖNETİCİLERİ ZİRVESİ / 2018 Moderatör
  • EDUPLUS – 7. MALİ İŞLER ve FİNANS YÖNETİCİLERİ ZİRVESİ / 24.10.2019 / Moderatör
  • EDUPLUS – 3. FİNANS ZİRVESİ / 28.03.2013 / Konuşmacı
  • EDUPLUS – 4. FİNANS ZİRVESİ / 2014 / Moderatör
  • EDUPLUS – 5. FİNANS ZİRVESİ / 26.03.2015 / Moderatör
  • EDUPLUS – 6. FİNANS ZİRVESİ / 17.03.2016 / Moderatör
  • EDUPLUS – 7. FİNANS ZİRVESİ / 16.03.2017 / Moderatör
  • EDUPLUS – 8. FİNANS ZİRVESİ / 22.03.2018 / Moderatör
  • EDUPLUS – 9. FİNANS ZİRVESİ / 2019 / Moderatör
  • EDUWORKS – 13. LİDERLİK ZİRVESİ – Jeopolitik Finansve Türkiye’ye Etkileri / 14.04.2016 / Konuşmacı
  • CFO SUMMIT 2018 – EN ETKİN 50 CFO / Moderatör
  • CHRO SUMIMIT 2018 – EN ETKİN 50 CHRO / Moderatör
  • KALDER – MÜKEMMELLİĞİ ARAYIŞ SEMPOZYUMU / 26.05.2011 / Konuşmacı
  • BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ – EXECUTIVE MBA MEZUNİYET TÖRENİ / 28.07.2015 / Keynote Speaker
  • İSTANBUL YATIRIM AJANSI – Lansman Toplantısı / 17.02.2020 / Moderatör
  • KOÇ ÜNİVERSİTESİ – Uluslararası Program: GNAM / 07.03.2019 / Moderatör
  • ORACLE – Dijital Çağda Modern Finans ve CFO’nun Rolü / 14.04.2015 / Moderatör ve Konuşmacı
  • ITELLIGENCE / DELOITTE – PERAKENDE CFO’LARI YUVARLAK MASA TOPLANTILARI / Moderatör
  • DELOITTE TURKEY – CFO ROUNDTABLES / Moderatör
  • DELOITTE TURKEY – NEXT GENERATION TALKS / Moderatör ve Konuşmacı

 ONLINE CANLI YAYINLAR / ZİRVELER

(Sadece bazılarına yer verilmiştir.)

  • MARKETING TÜRKİYE – EX İÇİN SIRADAKİ ADIM (ÇALIŞAN DENEYİMİ) / 24.06.2020 / (Youtube) / Konuşmacı
  • HARVARD BUSINESS REVIEW – İŞİN GELECEĞİ: Uzaktan Çalışma Sisteminde Organizasyonel Dayanıklılığı Korumak / 10.04.2020 /  (Instagram) / Keynote Speaker
  • MARKETING TÜRKİYE – COVID19 Sonrasında Şirketleri, Liderleri, Devletleri, Çalışanları ve Uluslararası Organizasyonları Neler Bekliyor? / 17.04.2020 /  (Youtube) / Keynote Speaker
  • KARİYER.NET – İŞİN GELECEĞİ / 30.04.2020 /  (Youtube-Facebook-Instagram-Twitter) / Keynote Speaker
  • WEBRAZZİ – NEW HR SUMMIT / Çalışan Deneyiminin Geleceği / 22.09.2021 / Konuşmacı
  • HR DERGİ – İÇ İLETİŞİM ZİRVESİ / 03.11.2020 / Konuşmacı
  • İTO – SANAL VE HİBRİD ÇALIŞMA MODELLERİNE GEÇİŞTE BAŞARININ ANAHTARI / 27.07.2021 / Konuşmacı
  • EGİAD – İŞ HAYATINDA Y VE Z KUŞAĞI / 25.10.2021 / Konuşmacı
  • KÜRESEL UMUT FESTİVALİ – Herkes İçin Sağlık: Pandemide Toplum ve Çalışan Sağlığını Yönetmek / 13.04.2021 / Moderatör
  • CHRO SUMIMIT 2021 – EN ETKİN 50 CHRO / Moderatör
  • JCI İzmir – YENİ NESİL LİDERLİK  / 29.06.2021 / Konuşmacı
  • KALDER (Ankara) – 10. İnsan Kaynakları Zirvesi: Sürdürülebilir Yetenek Yönetimi / 10.06.2021 / Konuşmacı
  • EDUPLUS – 2. İnsan Kaynakları Yönetimi ve Dijitalleşme Online Zirvesi / 25.06.2020 / Moderatör
  • EDUPLUS – 4. İnsan Kaynakları Yönetimi ve Dijitalleşme Online Zirvesi / 08.04.2021 / Moderatör
  • ORACLE – İŞ HAYATINDA ÇEŞİTLİLİK VE KAPSAYICILIK / 30.03 2021 / Keynote Speaker / Panelist
  • DISCOVER THE TALENT – İnsan Kaynaklarının Geleceği: Kahraman İK Pandemiye Karşı / 24.05.2021 / Konuşmacı
  • TEGEP – Dijital Zirve / 22.05.2020 / (Youtube) / Konuşmacı
  • BMI – CHRO Summit: CHRO’lar Kendilerini Nasıl Bir Sürece Hazırlamalı / 29.05.2020 / (Zoom) / Konuşmacı
  • DR. SERTAÇ DOĞANAY – Dijital Dönüşüm ve Geleceğin Yetkinlikleri / 01.06.2020 / (Linkedin-Youtube-Facebook-Twitter-TwitchTV) / Konuşmacı
  • ST Endüstri Radyo – 2020 Deloitte Global İK Trendleri Araştırması / 04.06.2020 / Radyo Yayını / Tek Konuk
  • Deloitte’la İŞİN GELECEĞİ SOHBETLERİ / Yeni Normalde Sınırlar Ötesi Görevlendirmeler / 03.06.2021 / Moderatör
  • Deloitte’la İŞİN GELECEĞİ SOHBETLERİ / Pandemi Sonrası İş Mevzuatındaki Değişiklikler ve Çalışanlar Üzerinde Olası Etkileri / 11.06.2021 / Moderatör
  • Deloitte’la İŞİN GELECEĞİ SOHBETLERİ / İK Fonksiyonlarını Bekleyen Yeni Riskler / 17.06.2021 / Moderatör
  • Deloitte’la İŞİN GELECEĞİ SOHBETLERİ / Şirket Satın Alırken İşgücü Perspektifi / 24.06.2021 / Moderatör
  • Deloitte’la İŞİN GELECEĞİ SOHBETLERİ / Alternatif İşgücünü Oluştururken Dışkaynak Kullanımının Önemi / 01.07.2021 / Moderatör
  • Deloitte’la İŞİN GELECEĞİ SOHBETLERİ / İş Hayatında Cinsiyet Eşitliğinin Önemi / 18.10.2021 / Moderatör (Konuk: EBRD)

 TV PROGRAMLARI

(Sadece bazılarına yer verilmiştir.)

  • BEIN SPORTS – Futbol kulüplerinde, finansal başarı sportif başarıyı getiriyor mu?
  • BEIN SPORTS – Deloitte Futbol Para Ligi
  • TİVİBUSPOR – Koronavirüsün Futbol Ekonomisine Etkisi (2020)
  • TİVİBUSPOR – Avrupa Futbol Ekonomisinde Son Gelişmeler (2020)
  • TİVİBUSPOR – Türk Futbol Ekonomisinde Son Gelişmeler (2021)
  • TİVİBUSPOR – Deloitte Futbol Para Ligi 2021
  • BJK TV – Deloitte Futbol Para Ligi – Beşiktaş Değerlendirmesi
  • BJK TV – Deloitte Para Ligi’nde son durum nedir?
  • SPORTSTV – 2021’e Başlarken Avrupa ve Türk Futbolu
  • BLOOMBERG HABERTÜRK TV – Futbol kulüplerinin finansal durumu
  • BLOOMBERG HABERTÜRK TV – Globalde ve Türkiye’de futbol ekonomisi
  • BLOOMBERG HABERTÜRK TV – Süper Lig yayın ihalesi hakkında beklentiler ve merak edilenler
  • BLOOMBERG HABERTÜRK TV – Dört büyüklerin mali durum değerlendirmesi
  • APARA TV – SPOR EKONOMİSİ – Deloitte Futbol Para Ligi 2019
  • APARA TV – SPOR EKONOMİSİ – Deloitte Futbol Para Ligi 2020
  • APARA TV – İŞTE İNSAN – İş Hayatında Y ve Z Kuşakları (2021)
  • ASPOR – 2020/21 Sezonu Lig Şampiyonluğunun Finansal Katkısı
  • CNN TÜRK – İşletme Rehberi
  • BLOOMBERG HABERTÜRK TV – İŞİN GELECEĞİ
  • BLOOMBERG HABERTÜRK TV – KORONAVİRÜS DÖNEMİNDE LİDERLİK
  • BLOOMBERG HABERTÜRK TV – BRICS
  • BLOOMBERG HABERTÜRK TV – Şirket içerisinde CFO’ların yeri ve CFO 2017 ajandası
  • BLOOMBERG HABERTÜRK TV – Yeni CFO Anket sonuçları
  • BLOOMBERG HABERTÜRK TV – CFO’ların 2017 beklentileri
  • TV24 – PLATİN İŞ KİTAPLARI ÖDÜLLERİ
  • TRT HABER TV PROGRAMI – Girişimci Kadınlar: Sibel Türker (Konuk)
  • HT LIVE –Sefer Yüksel – Deloitte Futbol Para Ligi 2019

 FİRMALARA ÖZEL ZİRVE / PANELLER

(Sadece bazılarına yer verilmiştir.)

  • BORUSAN HOLDİNG (İstanbul) – Yöneticiler Zirvesi / 23.11.2017 / Konuşmacı
  • KOÇ TOPLULUĞU ŞİRKETLERİ – 2020 Global Human Capital Trends / 04.06.2020 / (Webinar) / Key Note Speaker
  • UNILEVER – Finance Team: Light the Spark Session: Worklife After COVID_19 / 25.06.2020 / (Online) / Key Note Speaker
  • SCHNEIDER ELECTRIC – Turkey Pulse 2021 (Yöneticiler Etkinliği): Yeni Nesil Liderlik / 05.03.2021 / (Online) / Key Note Speaker
  • ING BANK – Fireside Chat / Dönüşen Çalışma Kültürü & İşin Geleceği / 19.10.2021 (Online) / Key Note Speaker (DigitalTalks – Ozan Tatar moderasyonunda)
  • CHANEL TÜRKİYE (İstanbul) – Finance in a Digital World / 20.06.2019 / Key Note Speaker
  • ENERJİSA – EBRD / Toplumsal Cinsiyet Eşitliği / 11.03.2021 / (Online) / Panelist
  • ANADOLU GRUBU (İstanbul) – Digital Finance / 22.09.2017 / Key Note Speaker
  • OYAK GRUBU (Ankara) – HR Coordination Meeting / 28.07.2017 / Key Note Speaker
  • TOFAŞ (Bursa) – İK Zirvesi / 30.09.2016 / Key Note Speaker
  • TOFAŞ (İstanbul) – İK Zirvesi / 06.09.2019 / Konuşmacı
  • ROCHE – Finance & IT Teams Meeting – İşin Geleceği ve Pandemi Sonrası Çalışma Hayatı / 11.08.2020 / Key Note Speaker
  • TÜRK TELEKOM GRUBU (Antalya) – 10.07.2010 / Key Note Speaker & Moderator
  • DEFACTO FİNANSAL DÖNÜŞÜM WORKSHOP / Speaker & Moderator
  • TBB – Türkiye Bankalar Birliği – iK Trendler / 17.01.2017 / Key Note Speaker
  • TURKCELL – Deloitte Küresel İK Trendleri / Key Note Speaker & Moderator
  • KOÇ FİNANS – Deloitte Küresel İK Trendleri / Key Note Speaker & Moderator
  • KOÇ SİSTEM – Deloitte Küresel İK Trendleri / Key Note Speaker & Moderator
  • BEŞİKTAŞ JİMNASTİK KULÜBÜ (BJK) – Spor Kulüplerinde Bütçe  / Key Note Speaker
  • İEİS – COVID_19 Sonrası Çalışma Hayatına Hazırlık / 18.06.2020 / (Webinar) / Key Note Speaker
  • COORBIZ – İşin Geleceği ve Yeni Normalde Çalışma Hayatı / 18.06.2020 / (Webinar) / Key Note Speaker

JÜRİ VE DEĞERLENDİRME KURULU ROLLERİ, MENTORLUKLAR

(Sadece bazılarına yer verilmiştir.)

  • CFO SUMMIT 2017 – EN ETKİN 50 CFO / Jüri (Danışma Kurulu) Üyesi
  • CFO SUMMIT 2018 – EN ETKİN 50 CFO / Moderatör ve Jüri (Danışma Kurulu) Üyesi
  • CHRO SUMMIT 2018 – EN ETKİN 50 CHRO / Jüri (Danışma Kurulu) Üyesi
  • CHRO SUMMIT 2021 – EN ETKİN 50 CHRO / Jüri (Danışma Kurulu) Üyesi
  • İTÜ ÇEKİRDEK KULUÇKA MERKEZİ – MENTOR
  • DELOITTE EĞİTİM VAKFI (DEVAK) – MENTOR
  • 8. PERYÖN İNSANA DEĞER ÖDÜLLERİ / 2016 / Deloitte Değerlendirme Ekibi Lideri
  • 9. PERYÖN İNSANA DEĞER ÖDÜLLERİ / 2017 / Deloitte Değerlendirme Ekibi Lideri
  • 10. PERYÖN İNSANA DEĞER ÖDÜLLERİ / 2018 / Deloitte Değerlendirme Ekibi Lideri
  • 11. PERYÖN İNSANA DEĞER ÖDÜLLERİ / 2019 / Deloitte Değerlendirme Ekibi Lideri
  • 12. PERYÖN İNSANA DEĞER ÖDÜLLERİ / 2020 / Deloitte Değerlendirme Ekibi Lideri
  • FARKLI AİLE ŞİRKETLERİNE (1., 2., 3. KUŞAK) MENTORLUK
  • DENEYİMLİ PROFESYONELLERE MENTORLUK
  • TERS (REVERSE) MENTORLUK

GERÇEKLEŞTİRDİĞİM DİĞER SUNUMLAR VE MODERASYONLAR:

(Sadece bazılarına yer verilmiştir.)

  • ÜNİVERSİTE SUNUMLARI: Boğaziçi, Koç, Özyeğin, İTÜ, Bilgi, İstanbul, TOBB ve Diğer Üniversiteler
  • ORACLE  ETKİNLİK SUNUMLARI
  • SAP ETKİNLİK SUNUMLARI
  • Deloitte – Itelligence Perakende CFO’ları Toplantıları / Moderatör
  • Deloitte Next Generation Talks / Moderatör ve Konuşmacı
  • Deloitte CFO Roundtables / Moderatör ve Konuşmacı
  • TBB – İstanbul Finans Merkezi – Arama Konferansı
  • İBB – Yatırım Ajansı Lansmanı – Arama Konferansı

YAZDIĞIM KİTAPLAR

  • TÜRKİYE’NİN CFO’LARI – 2014 (Foo Yayınları)
  • FANATİK ROMANTİK İŞKOLİK – 2013 (İkinci Adam Yayınları)

HAZIRLADIĞIM RAPORLAR

Temel Konular:  İnsan Kaynakları ve Yetenek Yönetimi – İşin Geleceği  – Futbol Endüstrisi – Aile Şirketleri ve Kurumsallaşma – CFO’lar ve Finansal Dönüşüm – Jİnşaat / Gayrimenkul – ERP ve Kurumsal Uygulamalar

(Sadece bazılarına yer verilmiştir.)

  • 2021’e Başlarken Avrupa’da ve Türkiye’de Futbol Ekonomisi / Ocak 2021
  • Türkiye’de Aile Şirketleri İçin Kurumsal Yönetim: Neden ve Nasıl Uygulanmalı? – TAİDER / Kasım 2021
  • COVID-19 Sonrası Yeni Çalışma Hayatına Hazır mısınız? / Temmuz 2020
  • Bildiklerinizi Unutun – Çalışan Deneyimi 201 / Mayıs 2020
  • İşin Geleceği: Uzaktan Çalışma Sisteminde Organizasyonel Dayanıklılığı Korumak / Nisan 2020
  • COVID-19: Çalışanlara ve Çalışma Hayatına Olası Etkileri / Mart 2020
  • Deloitte Futbol Para Ligi 2018: Meraklısı İçin Notlar… / 2019
  • Avrupa CFO Anketi – Türkiye Sonuçlarının Analizi Deloitte Türkiye CFO Serisi 2017 / 1
  • Bir Futbol Kulübünde CFO Olmak – Deloitte Türkiye CFO Serisi 2016 / 3
  • Globalleşen Türk Firmalarında CFO’ların Öncelikleri – Deloitte Türkiye CFO Serisi 2016 / 2
  • Kariyer dünyasında CFO’nun yeri – Deloitte Türkiye CFO Serisi 2016 / 1
  • Değişen İş Modelleri ve Dijital Çağın CFO’su – Deloitte Türkiye CFO Serisi 2015 / 2
  • Performans yönetiminde finans fonksiyonunun rolü – Deloitte Türkiye CFO Serisi: 2015 / 1
  • Vergi incelemelerinde CFO’lar nelere dikkat etmeli? – Deloitte Türkiye CFO Serisi: 2014 / 1
  • TÜRKİYE’NİN İNŞAAT LİDERLERİ 2010 (Türkiye Müteahhitler Birliği & Deloitte) / Şubat 2011
  • Milenyum Sonrası CFO: Son 10 yıla damgasını vuran 10 temel unsur / Ekim 2010
  • CFO Nedir?: Ezberi bozuyoruz / Mayıs 2010
  • Dengenin ve zamanlamanın önemi: Dalgaların arasında CFO’lar / Aralık 2009
  • Yarının CFO’ları / Eylül 2008
  • Deloitte Maps for Real Estate in Turkey / 2008
  • Yönetim Kurullarının ve Yöneticilerin İşletmelerinin Sağlığı Hakkında Bildikleri ve Bilmedikleri / 2008
  • CFO’ların Değişen Rolü / Eylül 2007
  • Deloitte European CFO Surveys (Deloitte Avrupa CFO Anketleri)
  • Deloitte Global Human Capital Trends Surveys (Deloitte Küresel İK Trendleri Araştırmaları)

DÜZENLİ YAZAR OLARAK MAKALELER YAZMIŞ OLDUĞU MECRALAR

(Sadece bazılarına yer verilmiştir.)

  • BloombergHT, Marketing Türkiye, CFO World Magazine, Dünya Gazetesi, PY DERGİ (PERYÖN), Finans Dünyası, Strategy (Akfen Holding yayını), FBR Family Business Review (Deloitte Türkiye Yayını), The Deloitte Times (Deloitte Türkiye Yayını)

KAPAK DOSYASI, RÖPORTAJ VE HABERLERİMİN YAYINLANDIĞI BASILI MECRALAR

(Sadece bazılarına yer verilmiştir.)

  • FORTUNE, CAPITAL, PLATIN, BUSINESS WEEK, TURKISH TIME, MARKETING TÜRKİYE, HR DERGİ, EKONOMİST, PARA DERGİSİ, BUSINESS LIFE, DÜNYA, HÜRRİYET, HÜRRİYET İK, HABERTÜRK, INBUSINESS, NEWSWEEK, MİLLİYET, SABAH, SÖZCÜ, FOUR FOUR TWO, SOCRATES, SERENCEBEY, LPM DERGİ, İNŞAAT VE YATIRIM, ŞANTİYE, FİNANS DÜNYASI, TİDE, CFO WORLD MAGAZINE…

KAPAKTA YER ALDIĞIM MECRALAR

(Sadece bazılarına yer verilmiştir.)

  • CFO WORLD MAGAZINE
  • PARA DERGİSİ
  • LPM DERGİ
  • TELEGRAPH (OXYGEN CONSULTING)

Evden çalışma düzeni iş dünyasını nasıl etkiliyor?

2 May

Yayınlandığı Yer: DELOITTE TÜRKİTE RAPORU + MARKETING TÜRKİYE

Raporun kendisine ulaşmak için:

Uzaktan / Evden Çalışma ile ilgili anket sonuçları:

https://www2.deloitte.com/tr/tr/pages/human-capital/articles/_in-gelece_i–uzaktan-calma-sisteminde-organizasyonel-dayankll-k.html

İlgili Haber için:

Deloitte araştırdı: Evden çalışma düzeni iş dünyasını nasıl etkiliyor?

 

Şirketleri, liderleri, devletleri, çalışanları ve uluslararası organları Covid-19 sonrası nasıl bir süreç bekliyor?

2 May

YAYINLANDIĞI YER: MARKETING TÜRKİYE

https://www.marketingturkiye.com.tr/haberler/2021de-calisma-hayati-bir-post-covid-19-hikayesi/

Şüphesiz, COVID-19’un çalışma hayatına etkisi ile ilgili söyleyebileceğimiz sayısız şey, yakıştırabileceğimiz çok farklı tanım var. Ama ben sadece tek bir kelime kullanmayı tercih ediyorum: “Sınav”. Hem de ne sınav… Bugün hangi kuşaktan olurlarsa olsunlar, çalışma hayatında aktif bir şekilde yer alanlar için böylesi bir sınav hiç yaşanmadı ve bu konuda özellikle bilmemiz gereken iki hayati gerçek var:

1-Bu sınavı tüm insanlık olarak birlikte veriyor olsak da; çalışanlar, şirketler, liderler, devletler ve uluslararası organların hepsine bazı sorular farklı yerlerden gelecek. Aynı sorulara ise farklı yanıtlar verecekler ve bu durum, uzlaşı için büyük bir çaba göstermelerini gerektirecek.

2-Bu büyük sınavı 2020’de yaşamaktayız ama sonuçlarını esas 2021’de ve sonrasında göreceğiz.

Her ne kadar böylesine kaygan bir zeminde yüzde yüz doğru yanıtları bilmek mümkün olmasa da bu yazının amacı sınavda çıkabilecek sorular ve onları nasıl çözebileceğimize dair mümkün olduğu ölçüde ipucu vermek. Peki, o halde hangi kesimi nasıl bir sınav bekliyor?

Şirketlerin Sınavı

Ekonominin iyi, işlerin yolunda gittiği dönemlerde, birçok şirket “Çalışan Deneyimi”ni en öncelikli gündem maddeleri arasına almıştı. Öte yandan, kriz dönemlerinde öncelikler hızla değişebiliyor. Şu anda kurumlar ve çalışanları arasındaki ilişki büyük bir sınavdan geçiyor. Ne yazık ki her şirket bu sınavı başarılı şekilde atlatamayacak. Şirketler yaşam mücadelesi verirken çalışan deneyimini çok geri plana atabilirler. Ama çalışanları olmadan, bir marka ne kadar uzun ömürlü olabilir ki? Nasıl ki çalışan deneyimini sürekli iyileştirmek çalışanlara her istediklerini vermek anlamına gelmiyorsa, krizle mücadele de, paniğe kapılıp çalışanları sadece mali tablolardaki bir yük gibi görmek anlamına gelmemeli. Üstelik burada konuştuğumuz sadece finansal eksenli bir kriz değil. İşin derin bir sağlık boyutu da var. 2020 şirketlerin aksiyon aldığı bir yıl olacak. İster normale dönelim, ister herkesin diline doladığı o meşhur “yeni normal”e geçelim 2021’e geldiğimizde bu sefer dizginler gene çalışanların eline geçecek. Çalışanlar, bu zor dönemde kendilerinin ve sevdiklerinin sağlıklarını önemseyip gerekli tedbirleri alan, iş sürekliliği ve finansal güvence anlamında kendilerini rahatlatan, psikolojik anlamda destekleyici olan, doğru kararları zamanında alıp bunların iletişimini gerektiği gibi yapan, sakin ama aktif bir liderlik duruşu sergileyen şirketler ile bunları yapamayan şirketleri ayıracaklar.

Örneğin uzaktan çalışma ile ilgili anketimizin sonuçlarını incelerken, dikkatimizi çeken noktalardan biri işin doğasından kadar “insanın doğası”nın oynadığı rol oldu. Uzaktan çalışmayı uygulamanın oldukça zor olduğu bazı sektörlerde bunu koşullar elverdiği ölçüde hayata geçirmeye çalışan şirketler varken, geçişin çok daha uygun olduğu bazı sektörlerde konuya mesafeli duran şirketler olduğunu gördük. İşte tam da burada hissedarların, üst yönetimlerin ve liderlerin sergiledikleri duruş devreye giriyor. Uzaktan çalışma aslında çok uzun yıllardır beri uygulanan ve tüm bu yolculukta hayata geçirilmesi en basit hedef.  Vizyon sahibi şirketler bir yandan çalışan deneyimi konusunda derslerine çalışırken, asıl büyük zamanı dijitalleşme ve alternatif işgücü modelleri üzerine kafa yormaya harcayacaklar. Yapay zeka, RPA, endüstriyel robotlar, hizmet robotları, gig çalışanlar, dış kaynak kullanımı, süreli kontratlar yani esnek ve dinamik iş gücü modeline geçebilmek adına elde her ne varsa, her seçeneği alabildiğine değerlendirmeye çalışacaklar. Çünkü iş dünyası bu ve benzeri sınavların ileride de her an karşılarına çıkabileceğine inandı ve bir daha bugün düştükleri duruma asla düşmek istemeyecekler.

Liderlerin Sınavı

“Liderlik” de tıpkı “Çalışan Deneyimi” gibi kurumsal yaşamda yakın zamanın en popüler konularındandı. Şunu rahatlıkla söylememiz mümkün: Küresel salgın ile birlikte “liderlik” popüler olmaya devam edecek. Peki, ama “liderler” popüler olmaya devam edecek mi? İşte esas yanıtlanması gereken soru bu. Bir yandan liderlere atfedilen empati, kapsayıcılık, dijital okuryazarlık, erişilebilirlik, çeviklik, yaratıcılık yeteneği gibi bir dolu yeni yetkinlikten bahsededuralım, diğer yanda yıllardır dillendirilen bazı temel liderlik özelliklerinin – örneğin stres yönetimi / serinkanlılık, karar verme, iletişim, delegasyon becerisi gibi – halen geçerli olduğunu görmekteyiz.

COVID-19 gibi dönemlerde, kendi liderlik stillerini tasarlarken geçmişten gelen klasikler ile yeni moda desenlerin liderlik kumaşında uyum içinde harmanlamayı başaran liderler ön plana çıkacaklar. Sosyal sorumluluk alanında kurumlarının itibarını yükselten, şirketlerine farklı bir misyon yükleyen; işveren markası olarak vaatlerine sadık kalmayı becerebilen liderler, bu kaotik ortamda ön plana çıkacaklar.

Ancak bu ağırlığın altında ezilen, tüm ekiplerinin değil; “bazılarının” lideri olarak kalabilen, iç ve dış paydaşları arasındaki dengeyi sağlayamayan, karmaşık-kaygılı mesajlar verip iletişim kazalarına neden olan, paniğe kapılıp ölçmeden biçmeden kararlar veren, kurumlarını toplumdan soyutlayan ve tabii ki şirketlerinin performansını belirli bir seviyenin üzerinde tutmayı başaramayan yöneticiler; liderlik adına kötü bir sınav vermiş olacaklar. Değerlendirme Merkezleri vardır ya… İşte onun gelmiş geçmiş en kapsamlı uygulamasını 2020 yılı sağolsun, bizler için şu an bizzat gerçekleştiriyor ve sonuçları 2021 yılında göreceğiz. Hiçbir dönemde yaşanmadığı kadar lider değişikliğini önümüzdeki sene görme olasılığımız oldukça büyük. Nitekim geride bıraktığımız dönemde, bazı liderlerin direksiyon hakimiyetlerini kaybettiğini görüyoruz. Unutmayalım: Böylesine kaygan bir yolda hiçbir şey olmamış gibi son sürat gidenler de, sert ve ani fren yapanlar da pistten çıkmaya mahkum.

Devletlerin / Hükümetlerin Sınavı

COVID19, siyasi otoritelere de çok ağır bir sorumluluk yüklüyor. Vatandaşlarının hem sağlıklarını, hem refahlarını aynı anda koruyabilmek; kısa vadede yaraları sararken uzun vadede daha büyük yaraların veya kalıcı izlerin ortaya çıkmasını önlemek hiç mi hiç kolay değil. Bugün şöyle bir geriye dönüp ilk vakanın açıklanmasından itibaren geçen bir aylık süreye baktığımızda şirketlerin çalışanları ile ilgili aldığı veya en azından gündemlerine aldıkları bir dolu “aksiyon” görmekteyiz. İş akitlerinin feshi, ücretli – ücretsiz izin kullandırılması, sunulan finansal paketlerde kısıtlamalara gidilmesi gibi çalışanın finansal pozisyonunu etkileyecek bu tür tedbir ve uygulamalar; tüm dünyada salgın süresinin uzamasıyla problemlerimiz derinleştikçe artacaktır. Şirketlerin buradaki söylemleri ise diğer kriz dönemlerinden tanıdık gelen, ama dinleyince kolayca reddedemeyeceğimiz cinsten: “Eğer bugün bu aksiyonları almazsak, yarın şirket olarak varlığımız tehlikeye girer. Böyle olursa hem tüm çalışanlarımız, hem de daha büyük resimde başta tedarikçilerimiz olmak üzere ekosistemimizde yer alan birçok aktörün de çalışanları işlerini kaybeder”.  Bir dayanağı olsun ya da olmasın; tüm bu aksiyonlar, doğal olarak beraberlerinde şirketleri ve çalışanları karşı karşıya getirecek hukuksal ihtilafları beraberinde getiriyor. İki taraf arasındaki zıtlıklar sadece buradan kaynaklansa gene iyi. Bir tarafta da, çalışanların sağlıkları ile ilgili endişeleri ile şirketlerin bu konudaki yaklaşımlarının örtüşmediği durumlar sonucu ortaya çıkan anlaşmazlıklar var. Nitekim Mart 2019’da gerçekleştirdiğimiz “Uzaktan Çalışma” konulu anket ve teke tek yaptığımız işveren / çalışan görüşmeleri sonucunda bakış açılarının, önceliklerin ve buralardaki farklardan ortaya çıkan söz konusu anlaşmazlıkların ne kadar derin olduğunu gördük.

Ekonomik, hukuksal ve insani boyutları olan çok karmaşık bir sorundan bahsediyoruz. İşte bu noktada hükümetler devreye giriyor. Bir yandan hem işveren, hem de çalışanlar için çıkaracakları uzlaştırıcı, adil kanunlar ve düzenlemeler; bir yandan uygulamaya alacakları destek – af – öteleme – finansman –  teşvik paketleri ve işsizlik karşısında verecekleri savaş; diğer taraftan şirketlerin çalışan ve toplum sağlığı açısından alacakları tedbirlerin belirlenmesinde oynayacakları rol derken görüyoruz ki işleri bir hayli zor. Para basarlarsa enflasyon olacak, şirketleri ve vatandaşları fonlamaya kalksalar (ki bunu doğrudan ve dolaylı yapmaya başladılar) bunu ne kadar iyi yapıp, ne kadar sürdürebilecekleri tartışılır. Salgının önüne geçmek için alınan her önlem, ekonomide soğumaya sebep oldukça, siyasi otoritelerin oyun alanı daha fazla daralacak. 2020’de devletler için “denge” en sihirli kelime ve sınavda en çok gelen soru olacak. Kısa vadeli aksiyonlar ve uzun vadedeki sonuçları arasındaki denge, işverenler ve çalışanlar arasındaki denge, toplum sağlığı ve ekonomik refah arasındaki denge, ülke içi COVID19 politikaları ile uluslararası politikalar arasındaki denge…

2020’de devlet ülkedeki şirketleri ve çalışanları kurtarmayı başarırsa; 2021’de bu sefer tam tersi olacak. Yani onlar da devletlerini kurtaracaklar. Çünkü bir ülkenin vergi yükünü şirketler ve çalışanlar üstlenir. Bu yüzden 2021 ve hemen sonrası, dünya siyasetinde önemli değişiklikler görebiliriz.

Çalışanların Sınavı

İncelemelerimiz gösteriyor ki, slogan söz konusu olduğunda hep bir ağızdan “Her şeyin başı sağlık” desek bile, böylesine ölümcül bir salgında bile çalışanların birçoğunun kaygı merkezlerinde finansal endişeler birincilik kürsüsünü bırakmıyor. COVID19, çalışanlar; aslında tüm bireyler açısından eşi benzeri daha önce yaşanmamış bir dayanıklılık ve stres testi. Kısa vadede yaşananlara baktığımızda; eski çalışma düzenlerini, daha kötü senaryoda müşterilerini ve iş hacimlerini ve ondan da kötü senaryoda işlerini kaybedenler var. Bu senaryonun en uç versiyonunda ise orta vadede işsizliğin inanılmaz boyutlarda artacağı ve ardından başlayacak domino etkisi teorisinin gerçekleşmesi yer alıyor. Bir de katastrofik senaryoları benimseyenler var. Bunlar çok uzun süredir, “yapay zeka ve robotik gelecek, hepimizi bitirecek” kültünü yaymaya çalışan, dijitalleşme yolculuğunu bir öcü gibi gören ve COVID-19 sonrası bu yolculuğun nasıl baş döndürücü bir ivme alacağını şimdiden öngörüp kolektif bir kaygıyı besleyen bir kesim. Senaryo nasıl yazılırsa yazılsın; er şeyi devletten ve işverenden beklemek, bir çalışan için yapılacak en büyük hatalardan biri. Unutmamalıyız ki, bu süreçte hepimiz; kendi bireysel savaşımızı veriyor olacağız.

Değişime uyum, belirsizlikle başa çıkabilme ve kaygıyı yönetebilme, öz disiplinli ve planlı olmak, dijital araç ve yöntemlere hızlı adaptasyon, pozitif enerji, güçlü iletişim, kendi kendini motive edebilme, yeni çalışma modelinde verimsizlik tuzağına düşmemeyi becerebilmek, çeviklik ve esneklik, kişisel finansal planlamamızı ve birikimlerimizi dikkatle yönetmek, geleceğe ne olursa olsun umutla bakabilme gibi özellikler ve aksiyonlar çok kıymetli olacak. Daha stratejik ve uzun vade ile bakan çalışanlar ise bunlara farklı başlıklar da ekleyecekler. Örneğin: Değişime uyum sağlamanın ötesine geçip; bu süreçte yenilikçi ve yaratıcı motiflerle takip eden değil, takip edilen olmayı başarmak, kariyer anlamında kendimize ileriye dönük alternatifler yaratmak adına daha üst seviyeye taşıyacağımız ve yeni kazanacağımız yetkinliklere odaklanmak, atıl zamanları kişisel gelişimimize ayırmak, dijital yetkinliklerimizi en üst seviyeye taşımak gibi…

2021 ve takip eden dönem, 2020 yılında her ne yaşarlarsa yaşasınlar; yukarıdaki yetkinliklere ve davranışlara sahip olanların sınavı geçeceği yıllar olacak. Sadece “2020’yi nasıl atlatırız?” düşüncesi ile hareket eden çalışanlar için ise her şey ileride çok daha zor hale gelebilir.

Uluslararası Organların Sınavı

Salgın küresel olunca, mücadele de sınırlar ötesi bir boyut alıyor. Bu, devletlerin sadece kendi içlerinde çözemeyecekleri kadar büyük bir problem, dolayısıyla da devletlerarası sıkı bir işbirliği kaçınılmaz oluyor. Ülkeler ve toplumlar birbirlerinin deneyimlerinden faydalanıp, bilgi paylaşımında bulunup, birbirlerine destek olmaya çalışıyorlar. Yeterli mi? Herkes şu anda o denli kendi derdine düşmüş durumda ki, maalesef değil. Bu resmin içerisinde, aslında devletler üstü uluslararası organların nasıl konumlandığı büyük önem taşıyor. Yukarıda bahsettiğimiz sinerjinin sağlanması, çabaların koordinasyonu, anlaşmazlıkların ortadan kaldırılması, standartların ve politikaların belirlenmesi, gerekli yönlendirmeler yapılması, ortak çözümler üretilmesi, kaynaklar yaratılması gibi alanlarda işte bu yapılar devreye giriyor. Konu sağlıkla ilgili olduğu için Dünya Sağlık Örgütü, konu ekonomiyi derinden etkilediği için Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu, OECD gibi kurumlar; sosyo-politik ve ticari boyutlarıyla BRICS, G8, G20 gibi oluşumlar, Dünya Turizm Örgütü, FIFA gibi küresel sektörel örgütler; Avrupa Birliği, NAFTA, ASEAN, MERCOSUR gibi bölgesel ticari ve siyasi birlikler ve tabii ki hepsinden de ötesi Birleşmiş Milletler akla gelen ilk aktörler.

Uluslararası anlaşmazlıkların, çatışma ve savaşların hız kesmediği, jeopolitik ve ticari rekabetin gittikçe çirkinleştiği; küreselleşme karşıtlığı, korumacılık ve ultra-milliyetçiliğin prim yaptığı 21. yüzyılın ilk çeyreğinde, düşman ortak bile olsa ülkeleri bir eşgüdüm ile yönlendirmek kolay olmasa gerek. Tüm bu yapılanmaların önemli bir kısmında üye ülkeler üzerinde yaptırım gücü sınırlı. Ancak ortak kararlar alma, yönlendirme ve tavsiyelerde bulunma noktasında uluslararası toplumun beklentileri büyük. COVID19 pandemisi ile ilgili ilk zorlu süreçleri Dünya Sağlık Örgütü ve Avrupa Birliği göğüsledi desek yanılmış olmayız. 2020 yılı, tüm bu uluslararası organların ne derece fayda sağlayabildiklerinin sorgulanacağı bir dönem olacak. Bu sınavı geçemeyenlerin işlevsellikleri ile ilgili şüphe oluşacak ve 2021’de bir itibarsızlaş(tır)ma süreci başlayacak.

Son söz:

Bu sınavdan tüm kesimler kendilerince en iyi notu almaya çalışırken, birimizin alacağı başarısız sonuç daha uzun vadede diğerlerinin de geleceğini olumsuz etkileyebilir. İşte bu yüzden belki de COVID19 sınav, biraz birbirimize kopya verdiğimiz; hatta soruları birlikte çözdüğümüz bir sınav olmalı. Ne dersiniz?

 

COVID-19 ve Çalışma Hayatı İle İlgili Şehir Efsaneleri

2 May

Yayınlandığı Yer: PERYÖN PY DERGİ

Son dönemde COVID-19 ve çalışma hayatı ile ilgili çok fazla şey yazdık, çizdik. Okuduk, tartıştık. Tüm bu paylaştıklarımız ilk bir iki haftayı geride bıraktıktan sonra zihnimde cevaplardan çok, bazı soru işaretleri bıraktı. Bu sorulardan en ön plana çıkan ise şu oldu: “COVID-19 çalışma hayatı adına, yepyeni bir tarih mi yazacak; yoksa zaten önceden yazılmış bir tarihin sayfalarının sadece çok daha hızlı çevrilmesine mi vesile olacak?” Bu soruya yanıt ararken, belki bir kısmını bizzat kullanmış olduğum, etrafta sürekli denk geldiğim birçok klişe söylemi yeniden ziyaret edip sorgulama fırsatı buldum. Bunlar birer realite mi yoksa tekrarlaya tekrarlaya kendimizi ve birbirimizi inandırdığımız şehir efsaneleri miydi? Ön plana çıkan dört tanesini bu yazımda sizlerle paylaşıyorum. Kararı sizler verin…

Efsane 1: “Türkiye’de Şirketler bir anda COVID-19 ile finansal darboğaza girdiler”

Ülke olarak 2010’lu yılların başlangıcından bugüne, başımıza gelmeyen kalmadı desek abartmış olmayız. Tabii ki yaşanan her zorluk, beraberinde ekonomide krizleri ve durgunlukları da getirdi. 2019 kolay bir sene değildi. Kurlardaki dalgalanmaların yarattığı baskı, enflasyondaki yukarı yönlü kıpırdanma, artan borç yükü, daralan sektörler ve bu süreçte sıkça duymaya başladığımız iflaslar, konkordatolar ve işsizlikteki artış… Dolayısıyla Türkiye için COVID-19 salgının çok öncesinde de özellikle bazı sektörlerde ve kurumlarımızda işler iyi gitmediğinden finansal darboğazlar söz konusu idi. Sebep COVID-19 olur, başka bir şey olur özünde ne fark eder diye düşünebiliriz. Zira varılan sonuç o dört harfli sevimsiz kelime, yani “kriz” olunca bir süre sonra sebebin değil sonucun ön plana çıkmaya başladığını görüyoruz. Ve nihayetinde tıpkı daha önceden süre gelen sağlık sorunları, farklı kronik rahatsızlıkları olan kişiler için COVID-19 daha büyük bir riskler yaratmakta ise, içinde bulunduğumuz döneme bazı ekonomik sorunlarla boğuşarak giren şirketler için de benzer bir şekilde riskler daha büyük. Peki COVID-19’un etkisi ne oldu? COVID-19 bir katalizör etkisi yaratarak ekonomide yaşanan mevcut sorunların zor durumdaki şirketler için derinleşmesini, daha önce bu olumsuzluklara fazla maruz kalmamış şirketlere ise bulaşmasını ve alanını genişletmesine sebep oldu. Ne yazık ki burada çalışan kesimin olumsuz etkilenmesi söz konusu. Bu nedenle devlet, şirketler ve çalışanlar el ele vererek bu sorunu çözmeliler. Ezcümle, ne krizlere yabancıyız; ne de onları çözmek adına alınması gereken aksiyonlara.

Efsane 2: “Şirketler COVID-19’u bahane edip, çalışanları ile vedalaşıyorlar”

“Böyle davranan hiçbir firma yoktur” demek çok iddialı olur. Ama daha iddialısı sanırım bu söylemin arkasında durmak olacaktır. Bazı şirketler, özellikle hazırlıksız yakalananlar; yatırımcı baskılarına çok fazla maruz kalanlar; iflas riskini çok yakından hissedenler; işler çok kötü gitmese bile üst yönetimleri / liderleri paniğe kapılanlar; krizin uzayacağı ve derinleşeceğine dair senaryoları daha olası görenler; devlet tarafından yeterince destek alacaklarına inanmayanlar; mevcut işgücü modelleri hızlı ve keskin değişimleri minimum sorunla yapmaya olanak tanıyanlar; maliyet kalemleri içerisinde personel maliyetleri çok ön plana çıkanlar bu dönemde refleks olarak gözlerini işgücü optimizasyonuna çevirmiş olabilirler. Daha birçok farklı kök neden ve tetikleyici sayabiliriz. Ama gerçekte birçok şirket işgücü küçülmesini tercih etmiyor; “dayanabildiğimiz kadar dayanacağız” mottosu ile yola çıkan çok fazla şirket var. Burada çalışanlarına karşı vefa, çalışan deneyimine verilen önem, olası hukuksal anlaşmazlıklar ve yaratacağı yaptırımlardan sakınma, işveren markası olarak sunduğumuz vaatlerin arkasında durma iradesi, toplumsal duyarlılık, işlerin toparlandığı döneme hazır olabilmek, devlet ve çalışanlar ile taşın altına hep birlikte kolektif çözümler üretme istek ve inancı öne çıkan motive edici faktörler. Yani bazı istisnaları dışarıda tutarsak; düşünüldüğü gibi şirketler başka çözüm yolları aramadan bu yönde ilerlemeyi seçmiyorlar. İlk seçeneklerden biri gibi algılanan şey yani işgücünde küçülmeye gitmek, aslında son ve hiç istenmeyen seçenek. COVID-19’un buradaki etkisi, sağlıkla ilgili olması ve bütün dünyayı, dolayısıyla öyle ya da böyle her birimizi yaralaması nedeniyle kolektif bir empatiyi de yaratıyor olmasıdır. Kendi kötüsü ile birlikte kendi iyisini de yaratmıştır.

Efsane 3: “COVID-19 sayesinde uzaktan çalışma ile tanıştık”

Uzaktan – evden çalışma şu anda mecburen büyük bir kesimin iş yapış şekli haline geldi. Bugünkü popülerliği ve gündemde olması kadar olağan bir şey yok. Bu konuyu daha çok konuşacağız ve konuşmalıyız da. Ancak 2020’nin ilk çeyreğine kadar hiç böyle bir şey yokmuş ve ilk kez bunu keşfediyormuşuz gibi konunun ele alınması inanılır gibi değil. Bireysel çalışanları geçiyorum, birçok kurumsal şirkette yıllardır olan ve son zamanlarda epey yaygınlaşmış bir uygulama. Deloitte Türkiye olarak ülkemizde ilk COVID-19 vakasının görüldüğü ilk iki hafta içerisinde gerçekleştirdiğimiz ankette, Türk iş yapış şekilleri ve kültürü ile çok örtüşmüyor dahi olsa; ülkemizdeki şirketlerin bile dörtte birinde salgın öncesinde zaten evden çalışma uygulamalarının hayata geçirilmiş olduğunu gördük. Skype 2003, Zoom ve Slack 2013, Microsoft Teams ise 2017’de ilk kez piyasaya sürüldüler. Tabii ki kullanıcı sayıları son dönemde dramatik şekilde arttı ama bunlar ve benzerleri uzun süredir zaten uzaktan çalışma adına yararlandığımız platformlar. 2008 yılında A(H1N1) (halk arasındaki yaygın adıyla “Domuz Gribi”) ortaya çıkınca, onun bir pandemi haline gelme ihtimalinin nasıl sonuçlara yol açabileceğini yazmıştım. Neyse ki o dönem öngördüklerim iş yüksek derecede ölümcül ve sürekliliği olan bir küresel salgın boyutuna ulaşmadığı için gerçekleşmedi ancak şu an, o makalemde yazdığım her şey gerçekleşiyor. Yaklaşık 12 sene kadar önce yazdığım yazıda aynen şöyle bir cümle geçiyor: “Ayrıca “evden çalışma” yaklaşımı ile genel ve idari giderler bir miktar azalabilir.” Demek ki aslında çok uzun süredir burnumuzun ucunda olan bir şeyi gerçek anlamda yeni fark ediyoruz.

Efsane 4: “COVID-19 sonucu, bizleri Yeni Normal bekliyor”

Tüm COVID-19 şehir efsaneleri arasında en sevdiğimi sona sakladım: “Yeni Normal”. Yanlış anlaşılmasın… Burada “Yeni Normal” diye bir şey yok, bunu neden konuşuyoruz diye sorgulamıyorum. Yapılan işin kendisi, içeriği, yapılış şekli değişecek. Meslekler, kariyerler, beklentiler, yetkinlikler değişecek. İşin nerede, hangi ortamda yapıldığı değişecek. İşin kimler tarafından yapıldığı değişecek. Yukarıdaki cümledeki “değişecek” kelimesi yerine; onu gördüğümüz her yere “değişiyor ve değişmeye hızla devam edecek” şeklinde yazarsak bu cümlenin sonuna kadar arkasındayım. Öte yandan mevcut haliyle bırakırsak, yani COVID-19 sayesinde bu değişim başlıyormuş şeklinde bir algı oluşturursak, hiç de doğru bir şey yapmamış oluruz. Deloitte Küresel İnsan Kaynakları Raporunu yakından takip edenler çok iyi bilirler: 10 yıldır tutarlı bir şekilde “İşin Geleceği” kavramından, bunun çalışma hayatımızı nasıl değiştireceğini anlatmaktayız. Hatta iyi ve yenilikçi uygulamalarla ilgili sürekli hayata geçirilmiş örnekler paylaşmaktayız. Otomasyon ve dijitalleşmeden, uzaktan ve esnek çalışmadan, alternatif işgücü modellerinden bahsetmekteyiz. Bunların bilim-kurgu filmlerinden alıntı olmadığını, insan ve teknolojinin uyum içerisinde sonuçlar üreteceği hibrid bir iş yapış şeklinin çalışma hayatını domine edeceği bir döneme doğru nasıl ilerlediğimizi ortaya koymaktayız. Kuşakların, alışkanlıkların nasıl değiştiğine; şirketlerin kanal stratejilerinde online’a nasıl yoğun yatırım yaptıklarına dikkat çekmekteyiz. O yüzden belki de farkına varmamız gereken gerçek, “Yeni Normal”in o kadar da yeni olmadığıdır. “Yeni Normal”e doğru gitmiyoruz, zaten içindeyiz; onu yaşıyoruz. Peki COVID-19 burada nasıl bir rol oynar? Hiç mi etkisi yok? Ona da hakkını teslim etmek lazım… Bu süreci yaygınlaştırıyor, ivme kazandırıyor, toplumsal farkındalığı arttırıyor ve bu noktadan sonra bu farkındalığı kaybetmemiz kolay gözükmüyor.

Son Söz

Kütüphanemde National Geographic’in 2012 basımı “100 Greatest Mysteries Revealed” isimli özel bir basımı var. Kendi kriterlerine göre ve aslında merkez olarak popüler kültürü alarak dünyadaki 100 büyük gizemle ilgili bir çalışma yapmışlar. İçinde Mısır piramitlerinin nasıl inşa edildiğinden, Piri Reis’in meşhur haritasını nasıl çizdiğine, denizanalarının ölümsüz olup olmadığından; Stockholm sendromunun neden yaşandığına dair farklı farklı başlıkları ele almışlar. Açıkçası beni öyle aşırı heyecanlandıran bir yayın olmadığını söylemeliyim. Evde geçirmeye alıştığımız bir haftasonu kitaplarımı düzenlerken şöyle tekrar bir göz atıyordum. Sayfa 75 dikkatimi çekti. 100 “esrarengiz” konu arasında 61 numaranın başlığı şu: “Bir dahaki büyük salgı nerede başlayacak?”. Tabi hemen okudum. Öyle uzun uzun değil, yarım sayfa ve çok büyük fontla yazılmış bir yazı. Yarısı geçmişteki salgınlardan bahsediyor. Kalan yarısı ise özetle şunları söylüyor: 1) Bir dahaki pandemi, tıpkı AIDS veya SARS gibi RNA tipi virüs ile tetiklenecek. 2) Kolay mutasyona uğrayacak ve hayvanlardan insanlara geçecek. 3) Büyük olasılıkla büyük kalabalıkların evcil ve vahşi hayvanlarla iç içe yaşadığı Asya veya Afrika’da ortaya çıkacak. Sonrasında da özellikle havayolu ve denizyolu ulaşımı ile hızla dünyaya yayılacak. Görüyorsunuz ya… Gerçek tam gözümüzün önünde tüm berraklığı ile dursa bile efsaneler her zaman daha çok ilgimizi çekiyor.

 

YOUTUBE’DA CEM SEZGİN (TV RÖPORTAJLARI, ETKİNLİK SUNUMLARI)

2 May

YOUTUBE

1. TV PROGRAMLARI

BLOOMBERG HABERTÜRK

TV PROGRAMI – Futbol kulüplerinin finansal durumu

https://www.youtube.com/watch?v=GMIi4MFp-pE

BLOOMBERG HABERTÜRK

TV PROGRAMI – Dört büyüklerin mali durum değerlendirmesi

https://www.youtube.com/watch?v=kss6udMcocI

BLOOMBERG HABERTÜRK

TV PROGRAMI – Globalde ve Türkiye’de futbol ekonomisi

https://www.youtube.com/watch?v=0idIUeX3-lY

BLOOMBERG HABERTÜRK

TV PROGRAMI – Süper Lig yayın ihalesi hakkında beklentiler ve merak edilenler

https://www.youtube.com/watch?v=p6ccg_uLVJw

BEIN SPORTS

TV PROGRAMI – Futbol kulüplerinde, finansal başarı sportif başarıyı getiriyor mu?

https://www.youtube.com/watch?v=mRCnEtQeols

BJK TV

TV PROGRAMI – Deloitte Para Ligi’nde son durum nedir?

https://www.youtube.com/watch?v=HvmoKOoR6e0&spfreload=10

BJK TV

TV PROGRAMI – Deloitte Futbol Para Ligi – Beşiktaş Değerlendirmesi

https://www.youtube.com/watch?v=2mDcu2vuzA0

https://www.youtube.com/watch?v=69O15rot_gU

BLOOMBERG HABERTÜRK

TV PROGRAMI – BRICS

https://www.youtube.com/watch?v=6ip1m8NgBUw

BLOOMBERG HABERTÜRK

TV PROGRAMI – Şirket içerisinde CFO’ların yeri ve CFO 2017 ajandası

https://www.youtube.com/watch?v=8UpualmfqZI

BLOOMBERG HABERTÜRK

TV PROGRAMI – Yeni CFO Anket sonuçları

https://www.youtube.com/watch?v=XDluKavXze0

BLOOMBERG HABERTÜRK

TV PROGRAMI – CFO’ların 2017 beklentileri

https://www.youtube.com/watch?v=1i-px79n-AU

TRT HABER

TV PROGRAMI – Girişimci Kadınlar: Sibel Türker

https://www.youtube.com/watch?v=fNzEG5DfIy4

2. SOSYAL MEDYA CANLI YAYINLAR

MARKETING TÜRKİYE

YOUTUBE CANLI SÖYLEŞİ – KORONAVİRÜS SALGINI SONRASI GERÇEKLEŞECEK BÜYÜK SINAV

https://www.youtube.com/watch?v=seduiUdsXII

HARVARD BUSINESS REVIEW

INSTAGRAM CANLI SÖYLEŞİ – COVID19’UN ÇALIŞMA HAYATINA ETKİLERİ

https://www.youtube.com/watch?v=TU08992a1UM

KARİYER.NET

YOUTUBE / FACEBOOK / INSTAGRAM / TWITTER CANLI SÖYLEŞİ – İŞİN GELECEĞİ (FUTURE OF WORK)

https://www.youtube.com/watch?v=IwxV1X3UHiA

 3. ZİRVELER VE ETKİNLİKLER

WEBRAZZI

ZİRVEDE SUNUM – FUTURE OF WORK (İŞİN GELECEĞİ)

https://www.youtube.com/watch?v=ZvTrYqApU74

DIGITALTALKS

ZİRVEDE SUNUM – İş Hayatının Geleceği

  1. BÖLÜM: https://www.youtube.com/watch?v=biUjQfu10hA
  2. BÖLÜM: https://www.youtube.com/watch?v=dWpfFo__fos
  3. BÖLÜM: https://www.youtube.com/watch?v=LXoPtJccKAc
  4. BÖLÜM: https://www.youtube.com/watch?v=69utt8NmS0M
  5. BÖLÜM: https://www.youtube.com/watch?v=G8PBZE6wwhs
  6. BÖLÜM: https://www.youtube.com/watch?v=7YFw-Ik5I7c
  7. BÖLÜM: https://www.youtube.com/watch?v=HMkfZcOnxmU
  8. BÖLÜM: https://www.youtube.com/watch?v=98EIAY0A-QM
  9. BÖLÜM: https://www.youtube.com/watch?v=k5-ADKyC1f4
  10. BÖLÜM: https://www.youtube.com/watch?v=2g0XKhnRnLQ

ODGERS BERNDTSON

1 GÜN CEO (MODERATÖR) – BİLGİLENDİRME

https://www.youtube.com/watch?v=u8VjiDDMmNA

CFO SUMMIT 2017

ZİRVE BİLGİLENDİRMESİ

https://www.youtube.com/watch?v=nwlggKQUawc

VODAFONE

LIVERPOOL DEPLASMAN TALİHLİLERİ

Vodafone KaraKartal’lı oldular, takım uçağıyla Liverpool’a uçtular! #YükselBeşiktaş

https://www.youtube.com/watch?v=1F8HXGklljQ

“THE NOT REALLY NEW” NEW NORMAL BY CEM SEZGİN

27 Apr

WHAT IS THE NEW NORMAL?

I am going to be frank with you: If I hear the word “disruption” for a few months more, I suspect I may eventually end up vomiting and the time will come, when I will probably start feeling the same way about “the New Normal”. Anyway, before I do so, I wanted to conceptualize and then visualize (or perhaps a bit the other way around) the concept of what New Normal is going to look like. First, I have to make one thing clear: For me, the New Normal did not start with the COVID-19 pandemic. Just like the idea of a mega-pandemic and its possible effects did not start for me with the COVID-19. It is difficult to give an exact timing for its start but it has been around for quite some time. What COVID-19 did however, was to catalyze, reshape and augment the New Normal dramatically. Therefore, I hail to the COVID-19. I guess everyone is satisfied now. Well, what is the new normal? This is the most difficult one… To me, it is quite simple and that is what makes it that complicated to explain. OK. I will try anyway: “The New Normal is a never-ending shift from the Old Normal as the New Normal itself will keep on evolving.” The truth is Human will always find someone or something to blame for causing this shift. If this pandemic had not taken place, “the World War 2 ½” that is currently taking place in the middle of the “Old World” could be marked as the reason behind the so-called New Normal. Because even I was not satisfied the explanations above, I tried to create a framework, which anyone could easily follow and chose a cheesy-enough name for it, “The 9 Foundations for the New Normal”.

Politics People Planet

Neo-Geopolitics:

Shifts in Balance

The Unethical Ethics:

Clash of Values

Health & W/Hell-being:

Rising Concerns

·         Anti-globalization
·         Self Sufficient States
·         Soft Power Rising
·         The New Warfare
·         Ever-lasting Conflicts
·         New Friends / Foes
·         Postmodern: Good vs Bad, Right vs Wrong
·         Human Rights: A Joke
·         Social Animal No More
·         The Freedom Paradox:
·         Citizen or Individual?
·         The Aging Population
·         A Lust for Life Quality
·         Our Pandemic World
·         Health vs. Wealth
·         Uncured Diseases
·         Hit Maslow’s Bottom

Demo(n)graphics:

Revisited

(Dis)Belief Systems:

Under Question

Climate is No Mate:

A Tutor for All

·         5 Generations Together
·         Mind the Gender Gap
·         Racism: Again!
·         Nationalism: Again!
·         Im (possible)migration
·         «Urban»ization Legend
·         A Misunderstood God
·         Faith No More?
·         Deism, Atheism & Agnostism on the Rise
·         Rediscovering Self
·         War of Beliefs
·         A Race to the Space
·         Which Ever is Greener: Dollars or the Planet
·         Natural Disasters:
·         More Frequent, More Severe & Everywhere

Governing «Buddies»:

Hybrid & Agile

Digital Transplantation:

Self-Incepted

Re-Resources:

Ascending & Descending

·         NGOs Taking Over
·         The New Corporation
·         No Right, No Left vs.
·         Both Left & Right
·         Post Truth
·         Empires Strike Back
·         A No-Limits Game
·         Human «vs.» Machine
·         Human «&» Machine
·         Machines to Humanize
·         Humans to Machinize
·         Illusion / Disillusion
·         Economic & Financial Resources Subject to:
·         Natural & Physical Resources
·         Cultural & Intellectual Resources

READ WITHOUT PREJUDICE

Anyone, including myself, could look at this table (framework) and may question the categorizations and phrases I have chosen. Many of you could easily challenge me by arguing that if not all, most of these topics / trends sound quite familiar. You may want to add, subtract, rephrase, regroup, change, and so on… Yet please, do all of those. Because these are the challenges that I am exactly looking for. I have been a white-collar and a consultant for 25+ years and above all, a visual person ever since I have known myself. Besides, I am less experienced in being a though leader (for whatever that means). I guess these defects are self-explanatory. Mega trends, points of view, interpretations cannot be monopolized by anyone and none of our predictions are future-proof. We will be tested time and time again while only time will tell if we were right or wrong. The important thing here is, we should never stop thinking of those and we should be sharing our opinions and perspectives with others.

HOW TO READ THIS FRAMEWORK

Very Simple: There are 3 overarching “Clusters”:

  • Planet is about where we live and about the forces that shape it.
  • People is about who we are and how we behave.
  • Politics is about how People co-exist on the Planet.

Under each Cluster, there are 3 “Foundations” that have been shaping and will continue to shape the New Normal, so that makes it 9 foundations in total.

Eventually, under each Foundation, there are some examples of “Triggering Factors”.

Cluster 1

Cluster 2

Cluster 3

Foundation 1

Foundation 4

Foundation 7

Triggering Factor
Triggering Factor
Triggering Factor
Triggering Factor
Triggering Factor
Triggering Factor
Triggering Factor
Triggering Factor
Triggering Factor

Foundation 2

Foundation 5

Foundation 8

Triggering Factor
Triggering Factor
Triggering Factor
Triggering Factor
Triggering Factor
Triggering Factor
Triggering Factor
Triggering Factor
Triggering Factor

Foundation 3

Foundation 6

Foundation 9

Triggering Factor
Triggering Factor
Triggering Factor
Triggering Factor
Triggering Factor
Triggering Factor
Triggering Factor
Triggering Factor
Triggering Factor

One extremely importing point we should not rule out is the fact that all these Clusters, Foundations as well as Triggering Factors are connecting with each other. Of course, you already noticed that… Yet, all of those connecting dots are changing all the time. Of course, you would also know that. Anyway, I just wanted to bring it to your attention once again. Though my framework may look very clear-cut in shape (which is for simplicity purposes), all the concepts within are quite fluid.

As said before, feel free to change the names, categories, factors, shapes… actually, whatever you want. All I ask from you is to think, dream, argue and share your opinions and feelings. Improvise!

CHAPTER 1: PEOPLE / DIGITAL TRANSPLANTATION: SELF-INCEPTED

Let us admit: The “Digital Transformation” has been around for quite some time now, but something bigger is taking over. I name it the “Digital Transplantation”, meaning digital transplanted into the lives of people, companies and the states already and this transplantation is looking less and less awkward. Where does that lead us? Probably, nobody – even the most futurist of the futurists – does not know the answer. (I respect highly those trying to answer, though) Well, this whole thing looks like a “No-Limits Game”. While we play the game, some difficult questions blur our minds such as “Is it Human «vs» Machine or Human «&» Machine?” A big portion of the population argue that technology could become the enemy while a big portion thinks just the opposite. What is more interesting is, there is a third group (most likely larger than those two) who does not give a damn. Then, some more challenging questions follow: “Are the Machines to Humanize or Humans to Machinize?” The likely outcome will be, we fill face the new decades where some of us will be extremely fulfilled by the technological advancements, while some will be disillusioned with what digital would bring, despite all its glamour.

The table below demonstrates some examples about how Digital Transplantation crosses roads with the other eight Foundations. A similar table can be prepared for each Foundation in the same manner.

  Some Examples of Connection Points
DIGITAL TRANSPLANTATION
Neo-Geopolitics
·         As part of the “New Warfare”, countries will heavily invest in transforming their armed forces through digital capabilities
·         Digital propaganda will be a key asset to polish the international images of the countries and cementing their soft power
·         To be self-sufficient, secure and truly independent, the nations will prioritize to minimize their digital dependencies on others
Demo(n)graphics
·         Interestingly, digital will sometimes converge, sometimes diverge the paths of elder and younger generations
·         Digital will increase and decrease mobility at the same time, making it possible to be everywhere and not necessarily anywhere
·         Digitalized discrimination will potentially increase. For example, we may witness massive online racist parades etc.
Governing “Buddies”
·         As time goes by, governments will struggle more to keep up with the paste of digitalization and respond with laws & regulations
·         The clash between the ethically concerned citizens and their governments digitally spying on them will deepen
·         The digital censorship will become more under the radar of the governments as the “controllable” press is dying day by day
The Unethical Ethics
·         Many people will question the ethics of increasing role of technology, especially in work life (but not limited to it)
·         Some people will be raising the “robot rights”, “AI rights” etc. and they may steal the scene from Human Rights
·         The dilemma between our digital footprints vs classified personal information will deepen
(Dis)belief Systems
·         People will try to use technology as a means of proving the existence / non-existence of a Supreme Power
·         Virtual places of worship (churches, mosques, temples, synagogues etc.) may become the new trend
·         People will share, read, discuss online, more than ever about self, religion, purpose and so on and this will challenge everything
Health & W/Hell-being
·         From diagnose to cure the whole health system will become increasingly digital. The same goes for preventive health care.
·         People will have very complex real time digital “health status scorecards” where almost everything becomes visible. Not easy!
·         Predictive analytical modelling will become a key component in the health care services, effecting and guiding decisions
Climate is No Mate
·         Nations will find have to decide on whether investing technology funds in making the World more livable or living the space dream
·         Predictive analytical modelling will become a major tool in estimating the short term and long term natural disasters
·         Digital industries may lead to a “greener” World, thus effecting the environment and climate in a positive way
Re-Resources
·         Digital Resources will emerge as a new type of resource, connecting physical /natural resources with intellectual / cultural
·         Digital Resources will also become in some cases, a substitute for physical /natural resources and intellectual / cultural
·         Exploring, optimizing, allocating, and utilizing of resources will be digitally managed by AI and bots

Other chapters will follow…

All The Best,

Cem